Showing posts with label Kürt sorunu. Show all posts
Showing posts with label Kürt sorunu. Show all posts
Wednesday, March 25, 2020
'Ben varım ve umudumu kaybetmedim'
“Dargeçit, gerçek adıyla Kerburan, üstüne kara bir ruhun çöktüğü yerlerdendi. Kasabanın bir kenarı askeri garnizondu; onun yanı, atılmış poşetlerin uçuştuğu kel bir sahada, somon rengine boyanmış kaymakamlık binası, memur lojmanları. 1993-94’te onlarca kişi güpegündüz evinden alınıp öldürülmüş. Garnizonun etrafında sabaha kadar süren çatışmalar olmuş. Gittiğimizde kaymakamlık dahil birçok binada kurşun izleri duruyordu. Hemen her aileden birkaç kişi ya hapiste ya dağdaymış, ya da aylardan veya yıllardan beri “kayıp”.
Bir gözü açık olanın görebileceği şeylerdi bunlar. İki gözün açıksa daha fazlasını görürsün. 1970’lere dek buranın Kürtçe konuşan Süryanilerin memleketi olduğunu bilirsin. Vahşetin bir önceki döngüsünde onlar sürülmüş; evleri soyulmuş, malları mülkleri gasp edilmiş. Gitmeye gücü veya cesareti yetmeyenler din değiştirip Kürtleşmiş. Ana caddedeki kiliseyi gösterdiler. Dört duvarının yıkıntısı kalmış, içini çöple doldurmuşlar; derisi kemiğine yapışmış onbeş yirmi tane köpek çöplerin arasında eşeleniyor.
Otobüste coşkulu konuşmalar yapıldı. Erkek-egemen feodal yapı. Kadınların özgürleşmesi. Kadınlara ulaşmak. Kadınların kendi sesini kazanması. Eğitimin önemi. Cinsel bilgilendirme. Mikrofonu aldım. Biraz tarih anlattım. Bu insanlar bin senedir bu lanetli topraklarda bir şekilde yaşamış. Onlara eğitim vermeden önce siz onlardan bir şeyler öğrenmeyi deneseniz? Buyurun fırsat, hemen hepiniz ilk defa buralara geliyorsunuz. İnsan biraz susar, dinler, değil mi?
“Çocuk meselesine geldim. Hukukun olmadığı bir yer burası; biri sana omuz atsa ne polis var seni koruyacak, ne mahkeme, ne sivil toplum örgütü. Böyle yerde geniş aile demek insanın ayağını yere sağlam basması demektir, başı dik yürümesi demektir, farkında mısınız? Kimliğinin ve onurunun ayaklar altına alındığı bir memlekette çocuk doğurmak “ben varım ve umudumu kaybetmedim” demektir, hiç düşündünüz mü? Sen bu adama “çocuk doğurma” diyorsun. Onun ne işittiğini biliyor musun? “Sen hiçsin; hayvan olarak bile kıymetin yok. Bari üreme.”
“Aman Sevan abartıyorsun,” dediler, konuyu değiştirdiler.”
Sunday, October 18, 2015
Kürtler Sizin Neyiniz Olur?
Yıllardır dillendirilen “Ermeniler millet-i sadıka idi.” klişesine benzer bir şekilde Kürtler için söylene gelen kardeşlik, sadakat, bağlılık, fedakarlık ve feragat gibi onlara ait özelliklerin karşısında bizim sayacağımız hangi özelliklerimiz var diye oturup düşünmenin zamanı geldi, geçiyor.
Türkler Anadolu'nun kapılarını zorladıkları zaman Kürtler, Selçuklulara yardım etmişler. İslam derin bir krize girdiği zaman Kürt liderin etrafında toplanan Müslümanlar İslam'ın onurunu Haçlılardan kurtarmış, Safevi'ye karşı onlar siper olmuş, Çanakkale'de onlar bizimle omuz omuza savaşmışlar, kurtuluş mücadelesini birlikte vermişiz. İslam'ın yasaklandığı dönemde Kürt alimleri öne çıkmış dinin bu coğrafyadan tamamiyle silinip gitmesini engellemiş. Kürdistan medreseleri hâlâ Arapçanın ve İslam ilimlerinin koruyan ve son zamanlarda merkezî şehirlerimizdeki üniversitelere de aktaran yerler olarak anılır.
Anlatılan bütün hikayelerde öne çıkan sadece Kürtlerin âlicenaplığıdır. Türkler Kürtlere bunların karşılığında ne vermiş, sorusuna ise utangaç bir iki kelamdan başka söyleyecek sözümüz yok. Kürt Selçuklu'ya yardım etmiş, Selçuklu onların zaten Bizans zamanında da var olan beyliklerini ve özerkliklerini tanımış. Osmanlı özgürlüklerine dokunmamış, dağlarında özgür gezmişler. Son döneminde İstanbul iskelelerinde hamal olarak Osmanlı'nın ucuz işgücü olmuş. Gerektiğinde Doğu'da Ermeni'ye, Batı'da 6-7 Eylül'de Rum ve Yahudi'ye karşı tetikçilerimiz olmuş. Ülkeyi doğusunda batısında beraber savunup beraber kurtarmış ama bu ülkenin eşit yurttaşı olamamış. Hâlâ da Kürtlere verebildiğimiz bir şey diye aklımıza fındık bahçelerinde verdiğimiz gündelik işler geliyor.
En sonunda ulus devletimizi kurup Kürtleri önce öteleyip yok saymışız. İtiraz edenlerini, isyan edip hakkını arayanlarını yargılayıp infaz etmişiz. Eğitimden kalkınmadan mahrum bırakıp bölgelerini en geri kalmış yerler olarak tutmuşuz. İliklerimize işlemiş milliyetçi duygularla varlıklarını ellerinden alıp külliyen yok saymaya kalkmışız. “Dağlarda kart kurt ederken” çıkan sesten türemiş bir topluluk olarak tanımlamaya kalkmışız. Türk olmadıklarını adımız gibi bildiğimiz halde olmadıkları bir şeyin kalıpları içine girmeye zorlamışız. Yedi yaşına kadar konuştuğu dili yok sayıp yedi yaşında yeni bir dile doğmaya zorlamışız. Bunun getirdiği travmayı hesaba bile katmamışız. Sonra birileri hasbel kader ortaya çıkmış içinde bulundukları şartlara itiraz edecek olmuş. Onları da birer birer susturmuşuz. Ardından nereden geldiği belli olmayan şaibeli bir heyulaya mecbur ve mahkum etmişiz. Sivil siyasetten ümidi kesenler bu heyulanın gölgesine sığınır olmuşlar. Ne heyulayı ortadan kaldırabilmiş, ne de içine doğduğu ortamı düzeltip yaşayamaz hale getirebilmişiz. Yapabileceğimiz şeylerin en kolayı olan, insanları zorla kucaklarına ittiğimiz terörden dolayı itham edip yargılamış, bir kavmin hayatta görebileceği en kötü şartlara mahkum etmişiz.
Bütün bunlar olurken memleketin vicdan sahipleri susmuş, akıl sahipleri iki kelam etmemiş, kalp sahipleri içlerinde varsa bir sızı onu da dışa vuramamışlar.
Şimdi “Kürtler bizim kardeşimiz” söylemi elden ele dolaşıyor. Her büyük ağabey gibi kardeşini ezmenin gerekçesi olarak sunulan bu söylem öylesine bir güzel kılıfla sunuluyor ve karşılarındakinin de bu söylemi alıp kabul etmesi isteniyor ki akıl şaşar. Kardeş isen bir kez olsun büyüklük ettiğin bir anı göster ki kardeşin de kardeşliğini hissetsin. Kardeşliğin tarihten geliyorsa tarihten bir alicenaplık örneği göster. Dinden geliyorsa, dinin gereklerinden birini dahi olsa uygulayıp kardeşine gösterdiğin bir ref'etinden bir merhametinden bahset. Modern değerlerden gelen bir şey varsa tanıdığın bir haktan, sunduğun eşit şartlardan bahset. Yoksa, sadece Kürtlerin fedakârlıklarından kaynaklanan, sadakatten, feragatten, fedakârlıktan bahsetme, bunlar senin isteyeceğin şeyler değil senin insaniyetin karşısında karşındaki insanın göstermek zorunda kalacakları davranışlardır. Sen hangi alicenaplığının karşısında bunları istiyorsun onu düşün. “Ana dilde ölülerine ağıt yakabiliyor” olmaları karşılığında bu istenenler biraz fazla değil mi? Çok geç olmadan kararını ver. Çünkü Kürtler çoktandır bunu sormaya başladı: “Kürtler sizin neyiniz olur?”
İhsan Çolak
Zaman, 8 Ekim 2015, Perşembe
Subscribe to:
Posts (Atom)