Showing posts with label Kemalizmden Erdoğanizme. Show all posts
Showing posts with label Kemalizmden Erdoğanizme. Show all posts

Tuesday, June 16, 2015

Lozan İslamı


Kemalist devletin Lozan İslâm’ı, en ideal halinde, devlete itirazsız itaat eden, Türk milliyetçisi ve Atatürkçü (daha çok modern anlamında bir Atatürkçülüktür burada kastedilen) bir dindar Müslüman tipi (Lozan Müslümanı) tasavvur eder. İyi ve makbul bir Lozan Müslümanı, din konusunda otorite olarak sivil İslam alimlerini (ulema), İslam düşünürlerini ya da sufileri vb değil de devleti Kabul eden biridir. Bir Lozan Müslümanı dinini ancak özel olarak evinde veya sıkı devlet kontrolündeki camilerde pratiğe döker. Kemalistlerin, ‘din bir vicdan işidir’ mottosunu içselleştirir ve bu vicdani işin pratiğe ve sosyal hayata kaçınılmaz yansımaları olacağını pek düşünmez, daha doğrusu bunlarla ilgilenmez. Bir Lozan Müslümanı, dinin kamusal alandaki tartışmalara  katkı sağlamasını talep etmez ve dinin sosyo-politik argümanlarını ve taleplerini dile getirmez; onları pre-modern ve hatta arkaik bulur.

**
Nezir Yeşilmen(2011) tarafından yapılan  bir araştırma, Diyanet’in cuma vaazlarında genellikle ‘ülke, millet, milli ve Türk’ gibi kavramlar üzerinde durarak, Kemalist sosyal mühendisliğin ve makbul vatandaş üretiminin bir parçası olduğunu göstermiştir. 2003 ve 2005 yılları arasında 150 Cuma vaazı içerisinde, Diyanet, ana tema olarak sadece 5 kez ‘Allah sevgisi’ni seçerken ‘ülke sevgisi’ konusunu ise 6 kez seçmiştir. ‘Ülke, millet, milli ve Türk’ gibi kelimeler 263 kere kullanılmış olmasına karşın ‘insan hakları, eşitlik, özgürlük ve İslam kardeşliği’ gibi kelimelerden sadece 29 defa söz edilmiştir.

Thursday, May 28, 2015

Homo LASTus

Homo LASTus, modern ulus devletin Türkiye bağlamında yaratmak istediği asli projenin ( en makbul vatandaş tasavvurunun) özetlenmiş halidir. Bir devlet projesi olan Homo LASTus bireyler de, bir anlamda kendilerini ‘yaratan’ modern ulus devlete, adeta kudsiyet derecesinde bir saygı ile karşılık verirler. Bu saygı, Osmanlı İmparatorluğu’ndan tevarüs edilen ve devleti İslamî kaygılarla kutsayan bir yaygın kültür mirasının sekülerleşmiş hali olarak da okunabilir. Bu yüzden sadece Homo LASTus’a özgü değilse de, en ifrat halini Homo LASTus ile kazanır. (En özet şekliyle söylemek gerekirse ‘devlet-i ebed müddet’, ‘Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’a dönüşür. )



Özeleştiri


Gülen ve Hizmet Hareketi, büyük oranda, uzun yıllardır geliştirerek savunageldikleri Sivil İslam anlayışına sahip çıkmaya devam etmektedir. Fakat içerisinde yetiştikleri devletçi-milliyetçi eğitim sisteminin ve uzun süre maruz kaldıkları hegemonik söylemin bakiyesi, onların da kendi içlerinde aşmaları gereken kritik bazı barajları temsil etmektedir. Hizmet Hareketi demokratik değerler ile Müslümanları çatışmaksızın bir arada yaşatmanın felsefî temellerini kurmak noktasında büyük mesafe kat etmiş ve kat ettirmiştir, ama daha alınacak yol olduğunu da itiraf etmek, Kemalizm’in zihni artıklarından (Pareto’nun tabiriyle ‘tortu’lardan) tam anlamıyla kurtulmanın da yolunu açacaktır.