Showing posts with label İsrail. Show all posts
Showing posts with label İsrail. Show all posts

Friday, August 11, 2017

Siyonizm



Theodore Herzl’in projesinin adı Siyonizm’di. ‘Siyon’ eski Kudüs’ün duvarlarının dışındaki kutsal bir tepenin adıydı ve Yahudi/Musevi tarihi boyunca Kudüs’le eş anlamlı olarak kullanılmıştı. Dahası binlerce yıl önce yurtlarından kovulmuş Yahudi halkının Filistin’e dönme arzu ve özlemini sembolize etmişti.Projesindeki dinsel referanslara rağmen, Herzl’in Siyonizm’i, dinsel değil, seküler, siyasi bir projeydi.

Siyonist hareketin Herzl’den sonraki ikinci adamı olan Max Nordau da Torah (Yahudi) inancını gençliğinde terk etmiş, Protestan bir Almanla evlenmiş, Alman kültürünü benimsemiş (Asimilasyonist) bir şahsiyetti. Herzl, Nordau ve diğer tüm Siyonist önderler, Yahudiliği bir inanç birliği olarak değil, bir ırkın ismi olarak kabul ediyorlardı. Onlara göre Yahudi dini ve Mesih inancı, Yahudilerin rehavete kapılmalarına neden oluyor, devletlerini kurmak için çaba göstermelerini engelliyordu.

Nitekim Siyonistlere iki gruptan tepki geldi. Asimilasyoncu Yahudiler Siyonizm’in boş yere düşman kazanıp rahatlarını bozmaktan başka bir işe yaramayacağını savunuyorlardı. Pek çok haham ve rabbi ise Yahudiliğin kutsal sembollerinden olan İsrail topraklarını kutsallıktan çıkaracağını (seküler hale getirileceğini) ileri sürerek, Siyonizm’i adeta bir küfür sayıyorlardı. Ancak daha sonra bazı din adamları, Filistin’de kurulacak bir devletin, Mesih’i beklerken Yahudilik ruhunun ayakta kalması için iyi bir durak olacağını düşünerek Siyonizm’e destek verince, Siyonizm hem seküler, hem dinsel unsurları etrafında toplamayı başardı. Herzl başkanlığında, 1897’de Basel’de toplanan Birinci Siyonist Kongresi’nde Dünya Siyonist Örgütü kurularak, uluslararası çapta örgütlenmenin ilk adımı atıldı ve her yıl yapılan kongrelerle Yahudilere bir yurt arama girişimlerine hız verildi.
 

Tuesday, April 1, 2014

Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 53: Nur Sûresi’nden

Kitab-ı Mukaddes’e göre, ancak evli veya bekâr bir erkek evli kadınla ilişkiye girerse, bu durumda zina suçu işlenmiş olur ve kadın gibi erkek de zinakâr olarak nitelenir. Kısaca zina tabiri, ancak evli bir kadının taraf olduğu gayr-ı meşrû münasebet için kullanılır. Evli erkeğin aynı tarz münasebeti ise zina suçu sayılmaz. Şundan ki, Encyclopedia Judaica’ya (Yahudi Ansiklopedisi) göre evli kadın erkeğinin mülkü olup, onunla gayr–ı meşrû ilişki kocanın onun üzerindeki haklarını ihlâl demektir. Kadının ise, kocası üzerinde bir mülkiyet hakkı yoktur ki, kocanın başka kadınla münasebeti benzer bir suç ortaya çıkarsın.(c: 2, s: 313. Ayrıca, Judith Plaskow, Standing Again at Sinai: Judaism from a Feminist Perspective, New York: Harper and Row Publishers, 1990, s: 170–177)

İsrail’de, eğer evli bir erkek evli olmayan bir kadınla gayr–ı meşrû ilişkiye girerse, onun bu kadından doğan çocukları meşrû muamelesi görür. Buna karşılık, evli bir kadın bekâr veya evli bir başka erkekle aynı ilişkiye girdiğinde, o erkekten olacak çocukları yalnızca gayr–ı meşrû kabul edilmekle kalmaz, ayrıca, ancak Yahudi olmayan veya aynı şekilde gayr–ı meşrû biriyle evlenebilir. Bu evlenme yasağı, zina lekesinin hafiflemiş olabileceğine inanılan on nesil sonrasına kadar devam eder. (Lesley Hazleton, Israeli Women, The Reality Behind the Myths, New York: Simon and Schuster, 1977, pp. 41–42).