Showing posts with label imtihan. Show all posts
Showing posts with label imtihan. Show all posts

Saturday, June 7, 2014

'Genç Kalın!'


Evet gönül istiyor ki sizler duyguda, düşüncede, anlayışta, inançta ve hizmette daima genç kalasınız.. kalasınız ve taştan su çıkarma seviyenizi daima muhafaza edesiniz ve hiç yaşlanmayasınız. İçimden öyle geçiyor. Çiçekler gibi, solmayan güller gibi daima, ama daima genç kalabilseniz.. zira bazı insanlar, yaşlanınca elde ettikleri bilgi ve tecrübeleri ile beraber, bir ölçüde ukalâlıkları da artıyor.. ve ordu bozanlık etmeye başlıyorlar. Şeytan onların içlerine kolayca nüfuz edebiliyor.. edebiliyor da hizmet düşüncesinin dışında değişik beklentiler içine girebiliyorlar. Keşke, evet keşke elimden gelseydi, 'kollarımı makas gibi açarak' bu düşüncelere giden yollar önünde dursaydım da geçmek isteyenlere geçit vermeseydim! Ve 'Burası çıkmaz sokak!' deseydim..!

N'olur, genç kalın.. çocuklar gibi saf ve temiz kalın. Duyguda, düşüncede, inançta, amelde ve hizmette daima tertemiz olun. Ve devamlı ön saflarda koşun. Tıpkı küheylanlar gibi hem de çatlayıncaya, kalbiniz duruncaya kadar ve başlangıçtaki halinizden hiç taviz vermeden hep koşun!.

Neylersin ki, elden gelmiyor işte. Geçmişte büyük yararlılıkları olanlar, gün geliyor, duyguda, muhakemede, mantıkta hizmet felsefesinde ihtiyarlıyorlar.. ihtiyarlıyorlar ve turnikeye önce girmenin hakkını arıyorlar. Abilik sevdasına kapılabiliyor ve çeşitli şeytan tuzağı beklentilerin esiri ve zebunu olabiliyorlar. 'Nerede bize saygı?' diyorlar. Hırçınlık yapıyorlar.

Elden ne gelir? İnsan bu. Elbette, 70'ine 80'ine ulaştığı hâlde genç kalanların yanında ihtiyarlayanlar da olacak.. ve tabii önümüzdeki yıllarda toplum çapında yaşanacak imtihanlarla elenen birçok insan da olacak. Bunların birçoğu safvetini, sadeliğini kaybedecek. Allah ile olan irtibatı önemsemeyecek. Dünyevî hazlar ve zevkler adına kendini salıverecek.. ve kimileri tamaha, kimileri tenperverliğe, kimileri şöhrete, kimileri riyaya, kimileri haneperestliğe çoluk-çocuk sevdasına, mal-mülk-menal arzusuna kapılacak.. ve pek tabii ki kimileri de başlangıçtaki inanç, azim ve gayretiyle yoluna devam edecek.

Friday, January 17, 2014

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 30: Yunus Suresi'nden 3


  • Mü’min için her musibet bir hatanın neticesi, istiğfarla kendisinden dönüldüğünde hemen verilen ve ileride verilecek iki mükâfatın da sebebidir. Peygamberler için ise hatadan çok manevî terakkî söz konusudur; en azından öyle değerlendirilmelidir.
  • 1891 yılında İngiltere’de balina avı yapan bir balıkçı denize düşmüş ve bir balina onu yutmuştur. Bu balina 60 saat sonra ölü olarak bulununca, balıkçı onun karnından canlı olarak çıkarılmıştır. (Urdu Digest, Şubat 1964 sayısından nakl. Tefhîmü’l-Kur’ân, 5: 41)
  • İnsana bir sıkıntı dokunmaya görsün, ister yanı üzerinde, ister otururken, isterse ayakta olsun her durumda Bize yalvarır yakarır. Sıkıntısını giderdiğimiz anda da, sanki başına gelen bir sıkıntıdan dolayı Bize yalvarıp yakaran o değilmiş gibi hemen umursamaz bir tavır içine girer. Allah’ın kendilerine verdiği (hayat, akıl ve kabiliyetler gibi bütün) sermayeleri boşa harcayıp, haddi aşkın davrananlara yaptıkları işler (şeytan tarafından) işte böyle süslenip püslenmektedir.

Tuesday, December 31, 2013

Peygamberlik, Bela ve Musibetler


Nebiler Serveri’nin temsil gücü ve duruşu, başına gelen belâ ve musibetlerde de en bariz bir şekilde kendini gösterirdi. Evet, Allah Resûlü çok defa belâların en büyüğüne maruz kalıyordu; kalıyordu zira bu, ilâhî ahlâk ve ilâhî âdetin bir neticesiydi. O:
 أَشَدُّ النَّاسِ بَلَاءً اَلْأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْأَمْثَلُ فَالْأَمْثَلُ 
“İnsanların belâya en çok dûçâr olanları, nebiler (Bazı rivayetlerde nebilerden sonra salihler, bazı zayıf rivayetlerde ise nebilerden sonra evliya denmektedir) daha sonra da derecesine göre başkaları gelir.” 
buyurarak işte bu hakikati dile getirir.
Bu demektir ki, insan ne kadar zirvede ise o kadar çok musibete maruz kalır. Soğuk, kar, fırtına ve tipi ilk defa zirveleri tuttuğu gibi, sıkıntı ve ızdıraplar da en başta zirve insanları vurur. Eğer belâ bir yerden kalkmamaya karar vermişse, bu zirve insanların karar kıldığı yerden kalkmaz ve dolayısıyla bu başı yüce kâmetlerin bir yanında sürekli kış yaşanır durur. Zirveye yakın olan yerler ise, onlar da değişik mevsimlerde hem o kardan, hem doludan, hem de dumandan nasiplerini alırlar. Önce konuyu böyle anlamak gerekir; gerekir, zira bu ilâhî bir âdettir. Çünkü öyle olmasa, önlerindeki temsil konumunda bulunan bu zatlara gözünü dikip bakan kimselerin: “Maşaallah keyfi yerinde!” gibi sözler söylemeleri de ihtimal dahilindedir.
Aynı zamanda bu insanlar, belâ ve musibetlere maruz kalmasalar, insanları kıvrandıran bir kısım belâ ve musibetler karşısında onların nasıl bir tavır almaları lâzım geldiği hususunda okunan bir kitap, taklit edilen bir rehber ve kendisine uyulan bir imam olamazlar. Uyulan bir imam, taklit edilen bir insan, belâ ve musibetler karşısında okunan bir kitap olabilmek için evvelâ bu sıkıntıların onlara gelmesi çok önemlidir. Evet, bu gibi olumsuz hususlar peygamberler ve peygamberlik sona erdikten sonra Hak dostu, peygamber vârisi büyük insanlar için de söz konusudur; zira onlar da rehber konumundadırlar. Âdeta belâlar bu insanların başlarına sağanak sağanak yağar; hatta yağmadığı zamanlarda bu rehberler hemen bir kordon kopukluğu olduğu paniğine kapılıp Rabbileriyle alışverişlerinin kesildiğini zannederler. 
...denebilir ki Efendimiz’in hayatının hiçbir karesi imtihansız geçmemiştir.

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 25: A'râf Suresi'nden - Çocukla İmtihan



O Allah ki, sizi tek bir nefisten yarattı ve onunla aynı tür ve mahiyetten de kendisiyle ünsiyet etsin diye eşini var etti. Derken, bu ikisi bir araya gelip de erkek eşini bürüyünce, kadın belli belirsiz hafif bir yük yüklenir ve onu bir zaman taşır.


Nihayet taşıdığı yük ağırlaşınca, eşler birlikte, bir endişe ve telaşla Rabbileri olan Allah’a yönelme gereği duyar ve “Eğer bize sağlıklı, eli ayağı yerinde bir çocuk verirsen, andolsun biz de karşılığında şükredenlerden oluruz!” diye içten içe yalvarmaya dururlar. 


Nihayet Allah onlara diledikleri gibi sağlıklı, eli-ayağı yerinde bir çocuk verir (ve bu şekilde birbirini takiben nesiller meydana gelir). 


Ama anne-babalar, Allah’ın kendilerine verdiği bu nesiller sebebiyle, (onları tabiata ve sebeplere havale etme veya onlardaki güzellik ve başarıları ya bizzat kendilerinden veya çocukların kendilerinden bilme, ya da onlardan dolayı Allah’ı unutup, kendilerini tamamen onlara hasretme gibi yollarla) Allah’a ortaklar koşarlar. Oysa Allah, Kendisine ortak koşanların ortak koşmasından da, koştukları ortaklardan da mutlak manâda aşkındır, nihayet derecede uzaktır.(A'râf Suresi 189-190)

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 22: En'am Suresi'nden 4 - İlahi Mesaj ve İmtihan


  • Bir yerde İlâhî Mesaj hakkıyla yayılmaya başlamışsa, bu Mesaj’ı sahiplenenlerin davranışlarına ve o Mesaj’a olan vefa ve sadakatlerine, bir de karşı tarafın tavrına göre o yerde kıtlık, bolluk, kolaylık, zorluk gibi haller çok açık olarak baş gösterir.


  • Cenab-ı Allah (c.c.), İlâhî Mesaj’ın yayılmaya başladığı yerin halkını, önce genellikle zorluklarla sıkar. Bu, kalbleri yumuşasın, gafletten uyanıp kendilerine gelsinler ve içten Allah’a yönelerek, yalvarıp yakarsınlar diyedir (A’râf Sûresi/7: 94). Ayrıca, Mesaj’a bilhassa ilk gönül verenlerin de pişmesi, olgunlaşması ve zorluklara dayanıklı hale gelmesi gerekir.


  • Eğer, karşılaştıkları zorluklara ve sıkıntılara rağmen insanlar yollarını değiştirmiyor ve İlâhî Mesaj karşısında büsbütün kör ve sağır kesiliyorlarsa, bu defa Cenab-ı Allah onlara bolluk verebilir. Özellikle içlerinden bazıları aşırı refah içinde şımarır ve lüks bir hayatın içine girer. Yani, bütün bütün dünyaya yönelmelerinin neticesinde insanlar, refaha açılan kapıları keşfederler ve bu kapıların açıldığı yerde zenginlikle fakirlik bir arada gelişir; yolsuzluk, ahlâksızlık, fısk ve sefahat artar.


  • Toplumda ortaya çıkan dengesizlik, artan sefahat ve ahlâksızlık, yolsuzluk, umumî bir musibetin habercisidir, sebebidir. Eğer bu yerde İlâhî Mesaj’ı yüklenmeye hazır ve lâyık bir grup varsa, diğerlerinin helâki bu grubun öne çıkmasıyla neticelenir; eğer böyle bir grup yoksa, bu takdirde musibet daha da umumî olur.

Friday, November 8, 2013

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 8: Bakara Suresi'nden 7 - İmtihan




Hiç şüphesiz sizi korku, açlık ve maldan, candan, hasılattan eksilme gibi unsurlarla bir şekilde imtihan ederiz.[Bakara, 155]

Mü’minler, fert ve toplum olarak bu imtihan unsurlarından birine, bir kaçına veya hepsine şu veya bu şekilde maruz kalırlar. Bu, bilhassa bu âyetin inmesinden sonra gelen birtakım dînî emirlerle –harp, Ramazan orucu, zekât, harbin getireceği mal ve can eksikliği vb.– olacağı gibi, başka şekillerde de olabilir. İmtihandan takip edilen gayeler, mü’minleri fert ve toplum olarak pişirmek, olgunlaştırmak, temizlemek, toplum planında temizi kirliden, gerçek mü’mini münafıktan ayırmak, potansiyel kabiliyetleri gerçek kabiliyete dönüştürmek ve mü’minleri geleceğe hazırlamak, Cennet’e ehil hale getirmektir.