Showing posts with label Aramızda Kalsın Tanrı Var. Show all posts
Showing posts with label Aramızda Kalsın Tanrı Var. Show all posts

Saturday, March 15, 2014

Matematikçi

Hem gerçek dünyanın hem de matematiğin kaynağı; evreni ve insan aklını yaratan Tanrı’nın Hikmet’ine dayanmaktadır.  Bu yüzden Tanrısal hikmetin bir yansıması olan insan aklından çıkmış matematiksel teorilerin, aynı yaratıcı Hikmet tarafından tasarlanmış olan evrende hazır uygulama alanı bulması şaşırtıcı değildir.


Keith Ward bu görüşü gönülden destekleyerek şöyle yazar: ‘Fiziksel partiküllerin kesin matematiksel kurallara süreli bir uyum göstermesi, bu karşılıklı ilişkiyi ancak zorunlu yolla sağlayan kozmik bir matematikçi var ise mümkün olabilir. Fizik kanunlarının varlığı... bu tarz kanunları formüle eden ve fizik alemini o kanunlara boyun eğdiren bir Tanrı’nın olduğuna kuvvetle işaret eder.

Dawkins vs. Newton

Burada temel mesele Atkins ve Dawkins gibilerinin mekanizma ve failini birbirinden ayırt etmede başarısız olmalarıdır. Felsefî terimlerle konuşacak olursak, onların, 'bir fenomeni izah eden bir mekanizmayı anladığımız için o mekanizmayı kuran bir fail yoktur.' diyerek çok basit bir kategori hatası yaptıklarını söyleyebiliriz. 

Isaac Newton evrensel kütle çekim kanunu keşfettiğinde: 'Gezegenlerin hareketlerine dair mekanizmayı keşfettim, bu yüzden o mekanizmayı tasarlayan fail bir Tanrı yoktur.' demedi. Tam aksine o mekanizmanın nasıl işlediğini anladığı için onu tasarlayan Tanrı'ya hayranlığı daha da artmıştı.

Bilimin Unutulan Kökeni

Bu şaşırtıcı gerçeğe, seçkin bilim tarihi uzmanı ve matematikçi Sir Alfred North Whitehead, Melvin Calvin’den çok daha once dikkat çekmişti. Bilgi seviyesi, M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış Ar şimet’ten bile daha düşük olan 1500’lerin Ortaçağ Avrupası’nın, 1700’lerde birden Newton’un ustalık eseri olan Principia Mathematica’sını yazacak seviyeye çıkmasını inceleyen Whitehead haklı olarak şu soruyu soracaktı: ‘Nispeten bu kadar kısa zaman zarfında böylesine bir gelişme nasıl gerçekleşti?’ Sonrasında ise bu soruya cevap verecekti? ‘Modern bilim ortaçağda Tanrı’nın rasyonelliği konusundaki ısrarın neticesinde ortaya çıkmıştır... Benim açıklamama göre, modern bilimsel teorinin gelişiminden once var olan şey, bilimin olabilirliğine dair olan inançtır ki bu inanç esasen, ortaçağ teolojisinin yan ürünüdür.


C. S. Lewis’in, Whitehead’in bu görişine getirdiği veciz formül alıntılanmayı hak ediyor: ‘İnsan bir kanun koyucunun varlığına inandığı için doğada kanun olduğunu varsaydı ve doğada kanunun varlığına olan inancı onu bilim yapmaya sevketti.’ Bundan dolayı, pekçok kimse tarafından modern bilimin babası olarak addedilen Francis Bacon (1561-1626), kendinden emin bir şekilde şunu öğretiyordu: ‘Tanrı bize kendini tanıtmak için iki kitap sunmuştur; kainat kitabı ve Kutsal Kitap. Kim tam anlamıyla yetişmiş olmak istiyorsa bu iki kitaba birlikte çalışmalıdır.

Monday, March 10, 2014

Bakteri

Ağırlığı bir gramın trilyonda birinden bile daha hafif olan en ufak bakteri hücrelerinin bile cansız dünyada eşi benzeri yoktur. İnsan eliyle yapılmış bir makkineden çok daha komplikedirler. 100 bin kere milyon atomun bir araya gelmesiyle oluşmuş; mükemmel bir şekilde dizayn edilmiş binlerce girift moleküler makine içeren gerçek bir mikro minyatür fabrika gibidirler.


Matilda Teyze


Farz edelim ki Matilda Teyzem güzel bir kek pişirmiş olsun ve dünyanın en seçkin bilim adamlarından oluşan bir topluluğa bu keki analiz etmeleri için vermiş olalım. Ben, bu toplantının başkanı olarak, onlardan keki açıklamalarını isteyeyim; onlar da üzerinde çalışsınlar. Gıda bilimciler bize bu kekteki kalori miktarını ve onun besleyici etkisini anlatacaklar; biyokimyacılar kekteki proteinlerin, yağların ve benzerlerinin yapısı hakkında bilgi verecekler; kimyacılar içerdiği elementlerden ve aralarındaki bağlardan bahsedecekler; fizikçiler kekteki temel partikülleri analiz edecekler; matematikçiler de şüphesiz bu partiküllerin davranışını açıklayan zarif formüller önereceklerdir.

Şimdi bu uzmanlardan her birinin kendi disiplinine göre kek hakkında yapmış olduğu eksiksiz açıklamalar neticesinde kekin tamamıyla izah edilmiş olduğunu söyleyebilir miyiz? Bize kekin nasıl yapıldığı ve değişik bileşenleri arasındaki ilişkilerin nasıl olduğu konusunda kesin açıklamalar yapıldı fakat ben bu uzman heyete son bir soru daha sorsam ve desem ki: ‘Kek niçin yapıldı?’ Ne diyebilirler? Oysaki Matilda Teyze’nin yüzündeki tebessüm, cevabı bildiğini göstermektedir; çünkü keki o pişirdi ve bunu bir amaca binaen yaptı. 

Gerçek şu ki, dünyadaki bütün gıda mühendisleri, biyokimyacılar, kimyacılar, fizikçiler ve matematikçiler bu soruya cevap vermekten acizdirler. Bilim adamlarının kendi disiplinlerinin bu soruya cevap veremeyeceğini ifade etmeleri o disiplini aşağıladıkları anlamına gelmez. Onların disiplinleri kekin yapısı ve doğası hakkındaki sorulara cevap verebilir ki bu ‘nasıl’ sorusunu cevaplamaktır; fakat kekin yapılış amacının ne olduğuna ilişkin ‘niçin’ sorusuna cevap vermez. Aslında, bu soruya cevap vermenin tek yolu, Matilda Teyze’nin bize kekin yapılış sebebini bildirmesidir. Eğer o bize bu sorunun cevabını açıklamazsa bilimsel analizlerin hiçbiri bizi bu konuda bilgilendiremeyecektir.

***
Eğer evrenin ardında bir Akıl var ise ve o Akıl bizim burada olmamızı istediyse sorulması gereken en önemli soru şudur: Neden buradayız? Varlığın amacı nedir? İşte insanın kalbine en çok tesir eden soru… Evrenin bilimsel analizi bize bu cevabı veremez; yani Matilda Teyze’nin keki neden yaptığını, bilimsel analizle değil, ancak bambaşka bir şey ile açıklayabiliriz. Kekin bilimsel izahı belki onun insan için faydalı olduğunu söyleyebilir; hatta onun insanların besin ihtiyacına göre hassas bir şekilde ayarlandığı için onlara özel tasarlanmış bir şey olduğunu da söyleyebilir. Diğer bir deyişle bilim kekin ardında bir amaç olduğu sonucuna dikkat çekebilir; fakat bu amacın tam olarak ne olduğunu söylemekten acizdir. Bunu kekin içinde aramak çok saçma olur. Bize bunu sadece Matilda Teyze’nin kendisi anlatabilir. Gerçek bilim bu noktadaki yetersizliği yüzünden utanmamalı, sadece böyle sorulara cevap verecek yetilere sahip olmadığının bilincine varmalıdır. Bu nedenle, evrenin amacının ne olduğunu ve bizi burada niye bulunduğumuzu bulmak için, sadece evreni oluşturan teme bileşenlere (madde, yapı ve süreçlere) bakmak metodolojik açıdan ciddi bir mantıksal hata olurdu. Nihai cevap ancak, evrenin dışında olmalıdır; tıpkı Matilda Teyze’nin kekle olan ilişkisi gibi evrenle de aynı cinsten ilişkisi olan bir Zat’tan gelmelidir bu cevap.

Evrenin ardında soyut bir kavram ya da kör bir fiziksel güç değil Tanrı vardır. tanrı, Yaratıcı bir Zat’tır. Tıpkı Matilda Teyze kekin bir parçası olmadığı gibi Tanrı da yarattığı evrendeki maddenin bir parçası değildir.

Friday, February 14, 2014

Gözlemci(!) Bilim Adamı




Artık ciddi bilim felsefecilerinin hepsi (ve bilim adamlarının çoğu), bir efsanenin varlığında hemfikirdirler. Bu efsane, Aydınlanma idealinde olduğu gibi, tamamiyle bağımsız, bütün yanlı teorilerden, felsefi, etik ve dinsel yükümlülüklerden sıyrılarak araştırma yapan ve önyargısız çıkarımlarla mutlak doğruyu bulmaya çabalayan tarafsız ve rasyonel bir bilim insanı olarak resmedilen ‘gözlemci’ efsanesidir. Bu alandaki herkes bilim adamlarının etkisinde kaldıkları önkabullerinin yani belirli dünya görüşlerinin olduğunu bilir.

Natüralizm vs. Teizm


Mesele din ile bilim arasındaki bir çatışmadan kaynaklanmıyor. Sorun, bilimadamları tarafından kabul edilen çeşitli dünya görüşleri arasındaki, özellikle de natüralizm ve teizm arasındaki çatışmadan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, aslında bizim bu kitapta cevabını aradığımız soru, bilimin hangi dünya görüşünü desteklediğidir: Natüralizmi mi yoksa teizmi mi?

Günümüzde Bilime Hakim Olan Paradigma


Hem zamanımızda hem Galileo’nun zamanında geçerli olan şey, hâkim bilimsel paradigmayı eleştirmenin risklerle dolu olduğudur, eleştiriyi yapan kim olursa olsun.