Showing posts with label küresel mevzular. Show all posts
Showing posts with label küresel mevzular. Show all posts

Saturday, March 19, 2016

Küresel Sofra




Bir dahaki sefere sofraya oturduğunuzda, masada sizinle beraber dokuz kişi daha olduğunu ve hep birlikte dünyadaki tüm insanları temsil ettiğinizi hayal edin. Ülkelere göre tertiplersek, sofra dostlarının ikisi Çinli ve ikisi Hindistanlı olacak; beşinci ise Kuzeydoğu, Güney ve Orta Asya'daki diğer ülkeleri temsil edecek. Altıncı kişi Güneydoğu Asya ve Okyanusya ülkelerini temsilen orada bulunacak. Yedincisi, Sahara Çölü'nün güneyindeki Afrika ülkelerini ve sekizincisi, Afrika'nın geri kalanı ile Ortadoğu ülkelerini temsil edecek. Dokuzuncusu Avrupa ülkelerini temsil edecek. Güney, Orta ve Kuzey Amerika'yı temsil eden son sandalye sizin için.

Eğer sandalyeleri yerel dillere göre pay edersek, sadece “Çince konuşanların kendi temsilcisi olurdu ve İngilizce ve İspanyolca konuşanların bir sandalyeyi paylaşması gerekirdi.

Dinlere göre tertiplenirse, üç kişi Hristiyan, iki kişi Müslümandır ve üç kişi Budizm, geleneksel Çin dinleri veya Hinduizm'le ilgili olacaktır. Diğer iki kişi, geri kalan dinleri veya dini inanışı olmayanları temsil edecektir.

**
ABD, masa nüfusa göre tertip edildiğinde bir sandalye kapmanın yakınından bile geçmiyorken, insanlar tükettikleri yiyeceğe göre oturtulsaydı iki ila üç sandalyeye sahip olacaktı. Kimse yemek yemeyi bizim kadar sevmiyor ve bizler yediklerimizi değiştirirsek, dünya değişecek.

**
Hepimizin yemek yediği küresel sofradaki oturma düzeni ve porsiyonlar değişiyor. Soframızdaki iki Çinlinin yediği et miktarı on beş-yirmi yıl öncesine kıyasla dört katı arttı - artmaya da devam ediyor. Bu arada, sofrada temiz içme suyu bulamayan iki kişi Çin'e kötü kötü bakmakta. Bugün, hayvansal gıdalar Çin'deki beslenme içeriğinin yüzde 16'sını oluştursa da sınai besiciler, bu ülkedeki su tüketiminin yüzde 50'sinden sorumlu ve şu anda Çin'deki su sıkıntısı küresel bir sorun haline gelmiş durumda. Soframızda yeteri kadar yiyecek bulamayan umutsuz kişi, dünyanın ABD-tarzı et yemeye doğru koşması karşısında giderek daha çok endişe duyuyor çünkü yaşamak için bel bağladığı tahılı bulması bu yüzden daha da güçleşiyor. Daha fazla et demek, daha fazla tahıl ihtiyacı, dolayısıyla tahıl üzerinden savaşan daha fazla insan demektir. 2050 yılına gelindiğinde, dünyadaki çiftlik hayvanları dört milyar insanın tükettiği kadar yiyecek tüketiyor olacak. Gidişat, masamızda aç olan kişi sayısının birden rahatlıkla ikiye çıkabileceğini gösteriyor (açlık çeken insan sayısı, her gün 270.000 artıyor.) Hal böyleyken, obezler bir sandalye daha edinecek. Yakın bir gelecekte, küresel sofranın çoğu sandalyesini obez veya yetersiz beslenenlerin kapacağını hayal etmek oldukça kolay.


Hayvan Yemek

Hayvanlara iyi muamelenin önemi ve olmayacak derecede düşük fiyatlı sınai çiftlik etleri konusunda söylediği her şeye katılıyorum. Eğer hayvan ve özellikle sığır tüketilecekse ot besili, mera hayvanlarının yenmesi gerektiği fikrini kesinlikle destekliyorum. Ancak görmezden geldiğimiz bir sorun var: Neden hayvan yiyelim ki?

Öncelikle çevre şartlarını ve gıda krizini düşünün: Et yemekle yığınla yemeği çöpe atmak arasında etik açıdan hiçbir fark yoktur, çünkü yediğimiz hayvanlar tükettikleri yemin ancak küçük bir parçasını et kalorisine dönüştürebiliyor - bir hayvanın bir kalorilik hayvan eti üretebilmesi için altı ila yirmi altı kalorilik yemlenmesi gerekiyor. ABD'de yetiştirdiğimiz mahsulün büyük kısmı hayvanlara yediriliyor -bunlar insanları beslemek ya da yaban hayatı korumak adına kullanabileceğimiz toprak ve gıdalardır- ve bu dünyanın her yerinde böyle, yıkıcı sonuçlarıyla beraber elbette.


BM gıda özel temsilcisi bir milyara yakın insan açlık çekerken 100 milyon ton tahıl ve mısırın etanole dönüştürülmesini "insanlık suçu" olarak niteledi. Bu durumda, korkunç düzeyde açlık çeken 1,4 milyar insanı beslemeye yetip de artacak miktarda -her yıl 756 milyon ton- tahıl ve mısır kullanan hayvan besicileri nasıl bir suç işlemektedir peki? Bu 756 milyon tona, 225 milyon tonluk küresel soya hasadının yüzde 98'inin çiftlik hayvanlarına yedirilmesi dahil değildir üstelik. Bu muazzam yetersizliğe destek veriyorsunuz ve dünyadaki fakir insanlara karşın gıda fiyatlarını yükseltiyorsunuz; eti sadece Niman Çiftliği'nden yiyor olsanız bile bu böyle. Çevrenin gördüğü zarar veya hayvan refahı bir yana, bu yetersizlik et yemeyi bırakmamdaki başat sebeptir.


Bazı besiciler, tarıma elverişli olmayan ancak sığır yetiştirebileceğiniz veya hasadın kötü olduğu zamanlarda sığır besleyebileceğimiz marjinal habitatlar bulunduğunun altını çizmek istiyor. Aslında bu savlar gelişmekte olan dünya ülkeleri için geçerlilik taşıyor. Bu alandaki önde gelen bilim adamı R. K. Pachuari, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'ni yönetiyor. İklim konulu çalışmalarıyla Nobel Barış Ödülü'nü kazandı ve yalnızca çevresel sebepler göz önünde bulundurulacak olursa gelişmiş ülkelerde vejetaryenliğin herkes tarafından benimsenmesi gereken bir beslenme düzeni olduğunu öne sürüyor.