Showing posts with label şeytan. Show all posts
Showing posts with label şeytan. Show all posts

Friday, February 14, 2020

Devil's Bridge

Salem - Sydney Vosper


-"If you don't eat your greens, we'll send you to Devil's Bridge." I was scared stiff of the place when I was a kid.

-How come? According to legend, it's where the devil was tricked by an old lady.

-One day, an old lady and her cow got separated. She was on one side of the river, the cow was on the other. While she was standing there wondering how to get it back, the devil appeared and offered to build her a bridge. But his price was the soul of the first living thing to cross it. She agreed. Next morning, bingo! There's a bridge. The devil says, "I've kept my promise, now you keep yours." The old lady took a loaf of bread out of her basket, threw it across the bridge and her dog ran after it.

-So the devil was tricked by an old lady.

-Yep. The devil was so embarrassed, he never set foot in Wales again.

-Some would say that he never left.

I was scared stiff of the place when I was a kid.
How come? According to legend, it's where the devil was tricked by an old lady.
One day, an old lady and her cow got separated.
She was on one side of the river, the cow was on the other.
While she was standing there wondering how to get it back, the devil appeared and offered to build her a bridge.
But his price was the soul of the first living thing to cross it.
She agreed.
Next morning, bingo! There's a bridge.
The devil says, "I've kept my promise, now you keep yours.
" The old lady took a loaf of bread out of her basket, threw it across the bridge and her dog ran after it.
So the devil was tricked by an old lady.
Yep.
The devil was so embarrassed, he never set foot in Wales again.
Some would say that he never left.

Read more: https://www.springfieldspringfield.co.uk/view_episode_scripts.php?tv-show=hinterland-2013&episode=s01e01
m what we can gather, she lived a quiet, frugal existence.
But who does she know? And more importantly, who might have a motive strong enough to want to hurt her so badly? Yes, sir.
I've already done a bit of homework on Helen Jenkins, sir.
She ran the Pontarfynach Children's Home from 1979 till it closed in '96.
It's now the Devil's Bridge Hotel, sir.
Devil's Bridge? On the A4120 out of Aber, sir.
It's about 20 minutes away to the southeast.
Hm.
It's as clear as day when you know what you're looking for.
If you don't eat your greens, we'll send you to Devil's Bridge.
I was scared stiff of the place when I was a kid.
How come? According to legend, it's where the devil was tricked by an old lady.
One day, an old lady and her cow got separated.
She was on one side of the river, the cow was on the other.
While she was standing there wondering how to get it back, the devil appeared and offered to build her a bridge.
But his price was the soul of the first living thing to cross it.
She agreed.
Next morning, bingo! There's a bridge.
The devil says, "I've kept my promise, now you keep yours.
" The old lady took a loaf of bread out of her basket, threw it across the bridge and her dog ran after it.
So the devil was tricked by an old lady.
Yep.
The devil was so embarrassed, he never set foot in Wales again.
Some would say that he never left.

Read more: https://www.springfieldspringfield.co.uk/view_episode_scripts.php?tv-show=hinterland-2013&episode=s01e01

Tuesday, May 1, 2018

İslamî Tecdit Hareketleri Hakkında



Mevdudî, on beş yaşından yetmiş küsur yaşına kadar hayatı kütüphanelerde geçmiş bir insandır. Yazdığı kitaplar üst üste yığılınca kendi boyunu aşar. Yaşadığı dönemde bir kısım içtimaî oluşumların mimarı olmuştur ve İslâm adına bir aksiyon insanı olarak zihinlere kazınmıştır. Bazıları onu bazı düşüncelerinde eleştirseler bile hasenatı o kadar çoktur ki, seyyiat denen şey onun yanında görünmez olur. Kaldı ki temel anlayışımıza göre biz kendi günahlarımıza bakıyor, başkalarının günahlarının deryada damla olduğunu düşünüyor ve kimseyi ayıplama yoluna gitmiyoruz. Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri de bu ahlâkı ders vermiş, kendi seyyiatını gözünün önüne koyduğun zaman neredeyse şeytanın günahlarını bile görmemek lâzım geldiğini ifade etmiştir. Bu duygunun kaynağı Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadisinde ifadesini şu şekilde bulmaktadır: “Senin en can alıcı hasmın, şahsî çerçeven ve mahiyetin içindeki nefsindir.” Binaenaleyh insan, içindeki bu düşmana bakmalı, başka şeylerle meşgul olmamalıdır. Zannediyorum böyle yapmakla o iki önemli hasleti haiz olur: Kendi kusurlarını görme ve başkalarının kusurlarına göz yumma. Zira kendi kusurlarını görmeyen hep başkalarının kusurlarıyla meşgul olur. En büyük fazilet, kusur dendiği zaman insanın kendisini hatırlaması, Cehennem dendiği zaman ellerini dizine vurup “Ah! Ben oraya girersem ne olur hâlim!” demesi, eğer yeryüzünde şeytanlık birinin başına konacaksa, bunun kendi başı olabileceği endişesini taşımasıdır.

Dünyanın değişik yerlerinde İslâmî canlanmalara hareket  veren insanlar her dönemde var olmuştur. Bu insanlar hakkında menfi söz söylemek kesinlikle uygun değildir. Hele vefatlarından sonra bunlar hakkında konuşmak büyük vebaldir. Sadece kendi fikir önderine takılıp başkalarını yok saymak bir mü’minin yapacağı iş değildir ve olmamalıdır da.

Tecdit hareketi dünyada devamlı olacak ve her yüz senede bir müceddit gelecektir. Selef arasında bile bir-iki tanesinin dışında hiçbir mücedditte ittifak edilmemiştir. Aslında herkesin, bağlandığı zatı büyük görmesi, onun feyzinden istifade edebilmesi adına önemlidir. Aksine onda bir kısım kusurlar gördüğü müddetçe füyûzâtından istifade edemez. Ne var ki birini büyük görmek, başkalarını kusurlu ve sapkın görmeye sebebiyet vermemelidir. Bu konuda yapılacak şey, onun bazı noktalarda başkalarından üstün olduğu mülâhazasıyla ona bağlı bulunduğunu ifade etmek ve daha faziletli ve üstün biri bulunduğunda ona gidebilmeye kapıyı açık bırakmaktır.

** 
“Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) devrinde, en birinci mesele olarak, nesle eğilme ve milletin maarifine müteveccih olma, hayatın ders verici bir mektep hâline getirilip objektif olması, her hâdiseden dersler çıkarılması gibi hususlar ele alınıyordu. Gün geldi büyük çoğunluğu itibarıyla buna sırt dönüldü. Fakat daha sonra bazı kimseler yavaş yavaş bu büyük ve ince meseleyi kavrayıp tekrar ona yöneldiler. Gün geçtikçe bunların sayıları arttı ve bu anlayışla dine hizmete teveccühler olmaya başladı. “Acaba bu anlayışta olan kimseler meseleyi büyük dirayet ve zekâlarıyla mı kavramışlardı?” sorusuna verilecek cevap olumlu olmayacaktır. Zira bu, bir itaat ve teslimiyet mevzuudur ve böyle kabul edilmelidir. İnsanlar bazılarını dinlemiş, onlara bağlanmış ve onların prensipleri altında hareket etmişler ve isabet ettiklerini gördükçe kanaat ve yakinleri biraz daha artmıştır; mesele bundan ibarettir. Bu açıdan da kimsenin kimseye karşı gurura girmeye hakkı yoktur. Kıtmir, mürşid meselesini böyle anlamada fayda mülâhaza ediyorum.”



Kalbî Operasyon



Bazı hak dostları, yukarıdaki hadisi zikrettikten sonra şöyle demişlerdir:

“Açlık ve susuzlukla onun gezdiği yeri daraltın, sıkıştırın!” Bu şu mânâya gelir: Az yiyin, az için, hayrete varın, böylece şeytanın sizin içinizde gezmesini önlemiş olursunuz. İstediği her zaman istediği her şeyi yiyen ve içen kimsenin, şehevât-ı nefsâniyesine düşkün olması gayet normaldir. Böyle bir insanın kafasına şeytan zimam (gem) takar ve ihtimal o kimse bir daha da o zimamdan başını kurtaramaz.

Binaenaleyh insan evvelâ perhizle kendisine hâkim olduğunu göstermeli ve iradesinin hakkını vermelidir.

**




Eğer kendimizi bir kalbî operasyona tâbi tutmak istiyorsak, kâinat kitabını karşımıza alacak ve onu sayfa sayfa okumaya çalışacağız. Bir gün yıldırımı, şimşeği ve yağmuru tahlil edecek ve tahlil ettiğimiz bu sayfa o gün için bize yetecek ve bizi doyuracaktır. Bir gün, bulutların üstüne çıkacak, yıldızlarla münasebete geçecek, onlar arasındaki nizam ve âhengi yakalamaya çalışacak ve bununla kalbimizi doyuracağız. Bir gün, şakır şakır akan ırmakların başına gidecek, başka bir gün öten kuşları ve bülbülleri dinleyecek onlarla doyup tatmin olacağız. Bir gün fikren ceninin safahatını takip edecek, bir gün bir rüşeyme göz ve kulak kesilerek onu takibe koyulacak, bir gün nevbaharda gezerek, baharda yeşilliklere selâm durarak ve çeşitli hâdiseler karşısında onları okumak suretiyle dolup taşacak ve böylece üzerimizde bir bulut mahiyetinde bulunan gafleti bertaraf etmiş olacağız. Yoksa şeytanın, bu şekilde fikrî ve ruhî ameliyeye kendisini tâbi tutmayan kimsenin burnuna bir kanca takması gayet normaldir. Ve böyle bir kimsenin “Ben mescitteyim” demesi de bir şey ifade etmeyecektir.




Wednesday, July 13, 2016

Zıtlıkların ve Çelişkilerin Ahengi İçinde Kulluk


Kimi zaman şeytan, insana günahlarını bahane olarak gösterir ve “Bu günahkâr hâlinle Allah’a yönelemezsin!” diyerek onu aldatmaya çalışır. İnsan, böyle durumlarda bir taraftan arınma yollarına tevessül ederken diğer yandan da Allah’ın rahmetini düşünmeli ve “Gerçi cürmüm çok ama gönlüm Sana hayran.” demelidir. İşlenen günahlar, Cenab-ı Hakk’ın icraat-ı süb­ha­niyesine, lütuf, inayet ve ihsanlarına hayranlığa ve teveccühe mâ­ni olmamalıdır. İşlemiş olduğu cürümler insana kendini Ce­nab-ı Hak’tan çok uzakta gösterse de o, duygu ve düşünceleri itibarıyla hep yakınlarda dolaşmaya çalışmalıdır. Bir insan, bırakalım paçalarına veya dizlerine kadar kirlenmeyi, gırtlağına kadar levsiyat içine batsa bile yine ulûhiyet ve rubûbiyet dairesinin biricik sultanı olan Allah’a (celle celâluhu) ve o dairenin en büyük davetçisi olan Allah Resûlü’ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) teveccüh etmeli, onları deli gibi sevmeli ve asla bu kapıdan ayrılmamalıdır. Bu, bir yönüyle çelişki sayılır. Fakat mü’min, hayatını bu zıtlıkların ve çelişkilerin ahengi içinde götürmek zorundadır.