Kimi zaman şeytan, insana günahlarını bahane olarak gösterir
ve “Bu günahkâr hâlinle Allah’a yönelemezsin!” diyerek onu aldatmaya çalışır.
İnsan, böyle durumlarda bir taraftan arınma yollarına tevessül ederken diğer
yandan da Allah’ın rahmetini düşünmeli ve “Gerçi cürmüm çok ama gönlüm Sana
hayran.” demelidir. İşlenen günahlar, Cenab-ı Hakk’ın icraat-ı sübhaniyesine,
lütuf, inayet ve ihsanlarına hayranlığa ve teveccühe mâni olmamalıdır. İşlemiş
olduğu cürümler insana kendini Cenab-ı Hak’tan çok uzakta gösterse de o, duygu
ve düşünceleri itibarıyla hep yakınlarda dolaşmaya çalışmalıdır. Bir insan,
bırakalım paçalarına veya dizlerine kadar kirlenmeyi, gırtlağına kadar levsiyat
içine batsa bile yine ulûhiyet ve rubûbiyet dairesinin biricik sultanı olan
Allah’a (celle celâluhu) ve o dairenin en büyük davetçisi olan Allah Resûlü’ne
(sallallâhu aleyhi ve sellem) teveccüh etmeli, onları deli gibi sevmeli ve asla
bu kapıdan ayrılmamalıdır. Bu, bir yönüyle çelişki sayılır. Fakat mü’min,
hayatını bu zıtlıkların ve çelişkilerin ahengi içinde götürmek zorundadır.