Saturday, July 2, 2016

İslam ve Savaş


İslâm tarihi boyunca inanan insanlar, savaşı meşru kılacak şartlar oluştuğunda bazı dönemler itibarıyla kılıç kullanma mecburiyetinde kalmışlardır. Fakat büyük çoğunluğu itibarıyla bu hak, saldırgan güç ve kuvvetleri sindirmek, dünyadaki genel ahenk ve huzuru bozan tiranları hizaya getirmek, belli yerlerdeki herc ü mercin (kargaşa) önüne geçmek ve yeryüzünde hakkaniyet ve adaleti ikame etmek maksadını gerçekleştirme istikametinde kullanılmıştır. Bu noktada akla şöyle bir soru gelebilir: İslâm tarihi boyunca bu hassasiyetlere tam olarak riayet edilmiş midir? Ge­nel tabloya bakıldığında çok rahatlıkla diyebiliriz ki, Müslümanlar bu mevzuda istikametlerini muhafaza etmişlerdir. Fakat belli fasıllarda, belli dönemlerde içtihat hatasına düşenlerin olduğu da bir vâkıadır. Farklı bir ifadeyle ihkak-ı hak etme (hakkı gerçekleştirme) adına yola çıkılmış olsa da, bazı dönemler mutlak adalet yerine izafî adalet tercih edilerek hakkaniyet, kılı kırk yararcasına korunamamış olabilir. Mesela maddî kılıca müracaata gerek olmadan, Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Sahiha’nın elmas kılıç gibi düsturlarıyla problemlerin halledilebileceği yerlerde bu esasa tam olarak riayet edilememiş olabilir. İşte tarihin değişik dönemlerinde bazı coğrafyalarda daimî kalamayışımızın sebeplerinden biri kanaatimce bu tür içtihat hatalarıdır.