Showing posts with label big bang. Show all posts
Showing posts with label big bang. Show all posts

Tuesday, October 8, 2013

İnsancı İlke


İnsancı İlke’nin ortaya koyduğu gibi, evren insanlık için âdetâ ısmarlama bir elbise gibi ‘özel dikim’ (tailor-made) şeklinde yaratılmış gibidir. Zira insanlar, sadece bunun gibi bir evrende var olabilirler.
                                                                                                            John Gribbin
**

Fizikçi ve astronomlara göre, evrenin çok kritik sınırlar içinde yaratıldığı görülmektedir. Bu sonuç, İnsancı İlke (Anthropic Principle) olarak isimlendirilmiştir. Bence bu bilim dünyasının sunduğu en teistik sonuçtur.
                                                                                                            Robert Jastrow

**

İnsancı İlke, bilim tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. Öyle ki ilk kez bilimsel bir keşif bizi, Tanrı’nın varlığı fikrinden uzaklaştırmaktan ziyade, ona doğru götürüyordu. Yüzyıllardan beri bilim, evrenin yaratılmış ya da tasarlanmış olduğu önermesini yavaş yavaş ortadan kaldırıyordu. Fakat birden bire, bilim adamları evrenin zekâ ve amaç ürünü olduğu sonucunu verecek bir takım gerçeklerle karşılaştılar. Öyle ki binlerce büyük ve küçük detayda zekâ ve hikmet eseri olarak tasarruf eden bir Tanrı’nın yokluğunda biz de var olamayacaktık.


Modern bilimin inanca karşı kurduğu engeller yıkılmıştır. Burada açıklık getirilmesi gereken bir husus bulunmaktadır. Elbette İnsancı İlke bize Tanrı’nın kişiliği, ahiretin varlığı, kötülük problemi ya da iyi ve kötünün ne olduğu gibi konularda hiçbirşey söylemez. Ancak söz konusu ilke, yalnızca akıldan ve bilimden edinilebilecek güçlü bir gösterge sunar bize: Tanrı var.

20. yüzyılın başlarında Big Bang (Büyük Patlama) teorisi kabul edildi ve bu teori, âlemin bir başlangıcı, yani yaratılış ânı olduğunu gösterdi. Bu, kâinatın sonsuz olduğunu savunan materyalist görüşe önemli bir darbe oldu. 1970’lerde ise fizikçiler, enteresan ve düşündürücü bir hususu fark ettiler. Kâinatın bütün fizikî dengelerinin, meselâ yerçekiminin veya atomu bir arada tutan nükleer kuvvetlerin, yaşanabilir bir âlem oluşması için en ideal değerlerde olduklarını buldular. “Antropik Prensip” (İnsan için hazırlanmış kâinat anlayışı[insanci ilke]) adı verilen bu şaşırtıcı buluş, içinde yaşadığımız kâinatın rastgele ortaya çıkmadığı, insan hayatı için özel olarak yaratıldığı fikrine büyük bir delil oluşturdu. Yıllar geçtikçe bu prensibi destekleyen yeni deliller de ortaya çıkmaya devam ediyor.

                                                                                                             Patrick Glynn

Big Bang ve Tanrı


Evrenin bilimin kanunlarıyla açıklandığının söylenmesi üzerine “Mâdem bilim her şeyi
açıklıyor, Tanrı bunun neresinde?” şeklinde sorularla karşılaşılabilmektedir. Oysa bilim ve nedensellik evrenin yaratılmadığını değil, evrenin işleyiş mekanizmalarını açıklamaktadır. Bu açıklamalar ise Tanrı’nın varlığının karşıtı değildir. Evrenin işleyiş mekanizmaları ne kadar iyi açıklanırsa, evrenin düzeni o kadar iyi anlaşılmakta, bu durum da evrenin kendiliğinden oluşamayacağını yani ancak Tanrı tarafından planlı bir şekilde yaratılmış olabileceğine dair deliller sunmaktadır. Mekanizm ve gâyesellik iç içedir ve mekanizm gâyeselliğin zıttı değil, anlaşılmasının bir aracıdır. Bilimsel bilgilere ulaşma çabası ise Tanrı’dan uzaklaşmanın değil Tanrı’ya yakınlaşmanın aracıdır. Bu noktadaki sorun, evren hakkında bilimsel yaklaşımlarda bulunmakta değil, bilimi tanrılaştırmaya kalkmaktadır. Big Bang, evrenin ve tüm kanunların bir başlangıcının olduğunu, evrenin ilahi bir kontrol altında işletilip muhafaza edildiğini, bütün bunların da kudretli, bilinçli, her şeyden haberdâr bir Yaratıcı tarafından tasarlandığını ortaya koymaktadır.
                                                                                                                                                                                    Caner Taslaman

Thursday, August 29, 2013

Big Bang ve Yaratıcı





Standard Big Bang modeline alternatif arayışları son yıllarda hız kazanmıştır. Pekçok bilim adamı evrenin başlangıcının bir yaratıcıyı da gerektiriyor olması sorunuyla karşı karşıyadır.Diğerlerinin kafası ise fizik kurallarının bu konuda hiçbir faydası olmaması nedeniyle zaten karışmıştır.

Einstein genişleyen evren fikrinin kendisini "sinirlendirdiğini" itiraf etmişti. Önde gelen bir bilim adamı [Robert Jastrow]bunun nedeninin, görüşün dini öğeler içermesi olduğunu söylemiştir. İngiliz gökbilimci Arthur Eddington bunu "iğrenç" olarak adlandırmıştı. MIT'ten Philip Morison "Onu reddetmeyi çok isterdim." demişti.

Saturday, August 17, 2013

Kainatın Başlangıcı

Tasarım Delili
Tasarım delili, doğa içindeki yasalar ve tesadüfî oluşumlar çerçevesinde evrendeki oluşumları ve canlıları açıklamaya çalışan ateist bir anlayış yerine; evrensel oluşumları ve canlıları, ancak, bunları oluşturan sürecin arkasında üstün bir Kudreti, İlmi ve Bilinci kabul edersek açıklayabileceğimizi savunan bir anlayışın dile getirilmesidir.

Kozmolojik Delil


"NEDEN HIÇBIR ŞEY yerine bir şeyler var?” sorusu, karşımızda duran evrenin ve maddenin varlığının bir açıklaması olması gerektiğini dile getirmek için ünlü felsefeci ve matematikçi Leibniz tarafından sorulmuştur. Kozmolojik delile göre, bu evrenin bir açıklamaya ihtiyacı vardır ve evren, kendi açıklamasını kendi içinde barındırmaz; evrenin açıklaması ancak kendi varlığı hiçbir şeye bağlı olmayan zorunlu bir varlık ile yapılabilir ki, bu varlığa Allah denmektedir. Aslında kozmolojik delil, tek bir şekilde formüle edilen bir delil değildir; daha ziyade kozmolojik deliller ailesi olduğunu söylemek yerinde olacaktır. 
Hudus Delili
Bu delilin, İslam düşüncesindeki kelam ilmi tarafından yaygın olarak savunulmuş şekline “hudus delili” denir; Gazali gibi filozoflar ve kelamcılar tarafından da savunulan bu delil şöyle ifade edilebilir:
1- Her var olmaya başlayan, başlangıcı için kendisi dışında bir sebebe muhtaçtır.
2- Evrenin bir başlangıcı vardır.
3- O halde evrenin var olmaya başlamasının kendi dışında bir sebebi vardır.

Big Bang ve Evrenin Başlangıcı

Evrenin bir başlangıcı olması gerektiği fikrine en güçlü bilimsel destek ise 1920’li yıllardan başlayarak geliştirilen Big Bang Teorisi ile geldi. Big Bang ve Tanrı isimli kitabımda, bu teorinin neden bilimsel ve felsefî kriterler açısından başarılı bir teori olduğunu; bu teorinin gözlemsel verilerle desteklenmesi, sağlam matematiksel yapısı ve alternatif tüm görüşlere üstünlük sağlaması gibi özelliklerine dayanarak göstermeye çalıştım. Bu teoriyle gözlediğimiz evrenin başlangıç zamanının aşağı yukarı hesaplanması ve bu başlangıcı takip eden süreçlerin ayrıntılı bilgisinin edinilmesi mümkün oldu. Artık içinde bulunduğumuz evrenin başlangıcı olup olmadığı değil, bu başlangıcın tam olarak ne zaman olduğu tartışma konusudur
(Farklı hesaplama yöntemleri ile elde edilen veriler, 13.7 milyar yıl önce bu başlangıcın olduğunu göstermektedir.)