Showing posts with label Akıllı Tasarım. Show all posts
Showing posts with label Akıllı Tasarım. Show all posts

Friday, February 14, 2014

Dawkins, Bilim, İnanç


Dawkins, ‘bilimsel inanç insanlar tarafından test edilebilen bir delil içerir, oysaki dinsel inançlar bir delile dayanmaz, üstelik onlar bunu bir övünç vesilesi Kabul ederler’ der. Bu sözlerden de anlaşıldığı gibi onun Tanrı düşmanlığı aslında bu yanlıştan kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle o bütün dini inanışları kör inanç zannetmektedir. Eğer öyle olsaydı, gerçekten de inanç ‘çiçek hastalığı’ ile beraber kategorize edilmeyi hak ederdi.  Oysa ki biz de Dawkins’e şu soruyu sorabiliriz: ‘Dini inancın delile dayanmadığı fikrinin delili nedir?

Elbette maalesef hiçbir delile dayanmadan inanan, bilim karşıtı ve gerici insanlar yok değil. Belki Richard Dawkins, bir talihsizlik sonucu bunlarla çok fazla karşılaşmış da olabilir. Fakat bu durum, hakim çizginin, inanç ve delilin bir arada olması gerekliliğini savunduğu gerçeğini değiştiremez. Evet, gerçekten de inanç delile dayanmalıdır ve tabii ki delilin yokluğu bir övünç vesilesi değildir. Yuhanna İsa’nın şöyle dediğini yazar: ‘İman edesin diye bunlar yazılmıştır.’ Aziz Paul, modern bilimin birçok öncüsünün söylediği gibi, tabiatın bizzat kendisinin tanrı’nın varlığı için bir delil olduğunu dile getirir: ‘Var edilip yaratılan her şey O’nun gaybi sıfatlarını açıkça göstermektedir. Dolayısıyla artık onların inanmamak için bir özrü yoktur.

Tıpkı bilimde olduğu gibi imanda da akıl ve delil bir bütün oluştururlar. Yani aslında Dawkins’in ‘kör inanç’ olarak tarif ettiği şeyin tam aksi bir durum söz konusu. Onun bu çelişkinin farkına varmıyor olması şaşılacak şey doğrusu. Bu durum acaba onun kendi kör inancının bir sonucu olabilir mi?


Dawkins’in nev-i şahsına münhasır bu inanç yorumunun kendisi aslında, onun iğrenç diye nitelendirdiği, delilsiz inanca çarpıcı bir örnektir. Onun inancın zevki diye nitelendirdiği, kanıttan bağımsız olma durumu, bizzat kendisinin iddialarında bulunan bir özelliktir. Doğrusu bu olağanüstü bir tutarsızlık örneği değil de nedir? Maalesef, imanı ‘kör inanç’ ile eşitlerken neden hiçbir delil sunmadığını bulmak hiç de zor değil. Böyle bir delil yok da ondan. Dawkins’in iman tarifine benzer bir iman anlayışını savunan ciddi bir ilahiyat alimi ya da düşünürü olmadığını tespit etmek için öyle uzun boylu araştırmaya da gerek yok.

Wednesday, February 12, 2014

Akıllı Tasarım ve Yaratılışçılık


Akıllı tasarımın gizli yaratılışçılık olup olmadığı sorusuna değinmeden önce ‘yaratılışçılık teriminin kendi anlamını göz önünde tutarak diğer bir potansiyel yanlış anlamadan kaçınmalıyız. Evet yaratılışçılığın anlamı da değişti. Önceleri ‘yaratılışçılık’ basitçe bir Yaratıcı’nın var olduğu inancına işaret ederdi. Artık ‘yaratılışçılık’ kavramı sadece bir Tanrı’ya inanışın ifadesinden ziyade, bir yığın farklı düşünceye adanmışlığı da ifade ediyor. Bu düşüncelerden genellikle en öne çıkarılanı, Tevrat’taki yaratılışla ilgili bölümün özel bir yorumuna (yani Dünya’nın sadece birkaç bin yıllık ömre sahip olduğuna) inananların fikirleridir.
Yaratılışçılık ya da yaratılışçı kavramının anlamındaki bu kayma çok talihsiz üç sonuç doğurdu. Öncelikle, bu anlam kayması tartışmayı kutuplaştırdı ve kâinatın arkasında bir akıllı sebebin var olduğu anlayışını kökten reddedenler için, ona inananları hedef tahtası haline getirdi. İkinci olarak, Kitab-ı Mukaddes ayetlerini nihai otorite olarak gören Hıristiyan âlimleri arasında bile, yaratılış kıssasının yorumu hakkında çok farklı görüşlerin olduğu gerçeğini göz ardı etti. Son olarak anlam kayması, ‘akıllı tasarım’ teriminin kullanılmasının orijinal gayesi olan düzenin farkına varmak ile tasarımcıyı tanımak arasındaki çok önemli ayrımın yapılmasını engelledi.

Tuesday, October 8, 2013

Richard Dawkins ve Bilimsel Cahillik


...Gerek evrenin gerekse yaşamın varoluşundaki hassasiyetlerden hareketle pek çok bilim adamı kendi alanlarında saptadıkları bulgulardaki mükemmeliğe dikkat çekmektedir. Üstelik sadece dikkat çekmekle kalmayıp özellikle son otuz kırk yıl içinde birçok meşhur bilim adamı, hem Tanrı’ya hem de bilime olan inancını açık bir dille ifade etmiştir. Ancak materyalizmin bilimsel olmaktan uzak felsefî etkisinden kurtulamayan bazı bilim adamları, örneğin Oxford Üniversitesi’nden ve Darwin’in takipçilerinden olan zooloji profesörü Richard Dawkins, dînî inancı bir kenara atmakta tereddüt bile etmeyerek evrenin ve yaşamın bilinçli bir şekilde oluşumu konusunda yaratıcı bir Tanrı inancına sahip herkesi “bilimsel cahil” olarak niteler ve dini de “bir virüs” olarak tanımlar. 


Darwin hayranlığı ile yazılmış meşhur kitabı The Blind Watchmaker’ın (Kör Saatçi)birinci bölümünün ilk cümlesinde, Tanrı tarafından yaratılmış olmaktansa kökeni hayvanlara dayalı karmaşık bir varlık olmayı tercih ettiğini şu sözleri ile ifade etmektedir: "Biz hayvanlar, bilebildiğimiz evren içerisindeki en karmaşık şeyleriz."Dawkins’in bu noktadaki en büyük problem gerek evren gerekse yaşamın oluşumuna dair sahip olduğu kişisel inancıyla örtüşen şeyleri bilimsel, çelişen şeyleri ise bilim dışı ilan etmesidir. Açıkçası sahip olduğu tavır bilimsel olmaktan uzak, daha ziyade felsefî ya da ideolojik bir tavırdır. Sanki bilim Tanrı’nın var olmadığını ispatlamış ya da Tanrı’nın varlığına ulaşmanın kaçınılmaz olan tek yolu bilimmiş gibi Tanrı’nın varlığına inananları ‘bilimsel cahil’ olarak tanımlaması da bu noktadaki taraflı tutumunu desteklemektedir. Belki Dawkins iddialarını günümüzden 200 yıl kadar önce yapsaydı bilim hakkındaki yetersizliğimiz nedeniyle pek çok ideolojik ya da felsefî kabul gibi söz konusu iddialar da kendi içinde makul kabul edilebilirdi. Ancak modern bilimin verileri Tanrı’nın yokluğuna değil aksine kuvvetli bir şekilde varlığının zorunluluğuna dair deliller sunmakta ve bilimden hareketle Tanrı’nın var olmadığını dolayısıyla da yeryüzündeki yaşamın tesadüfen ortaya çıktığını ispatlamaya kalkanları gülünç durumlara düşürmektedir.

Modern Bilim: Tanrı Var



Belki de en büyük metakozmolojik soru Leibniz’in dediği gibi felsefî açıdan şu şekilde sorulabilir: “Neden hiçbir şey yerine bir şeyler var?” Evrendeki, aklın sınırlarını zorlayan karmaşık yapıya ve yaşamın ortaya çıkmasına engel olabilecek sayısız faktöre rağmen, nasıl olmuştur da yeryüzünde yaşam ortaya çıkmıştır? Bu gibi sorulara cevap bulmak için özellikle astronomi, fizik, astrofizik, kimya, biyoloji, biyokimya, moleküler biyoloji, hücre biyolojisi gibi alanlarda modern bilimin verileri ışığında bilim adamları tarafından çeşitli yaklaşımlar ortaya konulmuştur. Söz konusu yaklaşımlar ise pek çok bilim adamının açık bir şekilde ifade ettiği bir gerçeğe dikkatleri çekmektedir: “Tanrı Var”.

Modern bilimin verileri evrenin ve canlılığın tesadüfen oluşamayacak kadar hassas değerlere sahip olduğunu -gözlemler ve matematiksel veriler doğrultusunda- ispat etmekte ve yaşamın oluşabilmesi için gerekli olan bu hassas değerlerin insan ile uyumunu göstermektedir. Bilim çevrelerinde genellikle, Tanrı’nın varlığına ulaşmak amacıyla yola çıkılmamasına rağmen özellikle son yıllarda ortaya çıkan sonuçlar, inanan ve inanmayan birçok bilim adamını hayrete düşürmüştür. Öyleki hali hazırda bir Tanrı’nın varlığını kabul etmeyen bilim adamları bile evrendeki akıl almaz tasarım ile oluşumlardaki hassas ayarlara hayranlık duymaktadırlar. Söz konusu bu mükemmel hassasiyet, akıllı yaşamın ancak bir düzen koyucunun kontrolünde ve bir amaç doğrultusunda oluşabileceği gerçeğini ateist ve agnostik bilim adamlarına
dahi itiraf ettirmektedir.


Saturday, August 17, 2013

Zihin ve Tasarım

Zihnin varlığından tasarım deliline ulaşmak iki şekilde olabilir.
Birincisinde, insan zihninin maddî evrende olmayan bir
cevher içerdiği savunulur; buna göre “ruh” maddeden farklı
bir cevherdir ve maddî bedenle buluşturulmuştur. Maddî evrene
ait olan bir evrim süreci elbette ki maddî olmayan bir
cevherin açıklaması olamaz. Bu yaklaşıma göre ayrı bir cevher
olan “ruh”un maddî bedenle uyum içinde çalışması, ayrı bir
cevherle ilişkilendirilen “bilincin” davranışlarımızı kontrol etmekteki
başarısı, ancak bilinçli bir Yaratıcı’nın bu uyumu sağlaması
ve bu farklı iki cevheri buluşturmasıyla mümkündür.
Fakat gözle görülemeyen, elle dokunulamayan bir cevherin
varlığını natüralist-ateist görüşü savunanlar kabul etmezler
ve “bilinç” veya “ruh” diye adlandırılan zihin özelliklerinin,
maddenin, beyin şeklini aldığında kazandığı özelliklerden
ibaret olduğunu savunurlar. Bilgisayarın sırf maddeden oluşması,
bilgisayar alanındaki gelişmelerle “yapay zekâ”nın (artificial
intelligence) özelliklerinin geliştirilmesini de tezlerini
destekleyen bir olgu olarak kullanırlar.90
Sıkça yapılan bir hatanın tam da bu noktada altını çizmek
istiyorum. Yapay zekâların, daha da geliştirilmeleri sonucunda
birçok konuda insanın başaramayacaklarını başaracaklarına,
hatta şu anda bile birçok şeyi daha iyi gerçekleştirdiklerine
hiçbir şüphem yok. Fakat yapay zekâların insan zihninden
mahiyet olarak farklı olduğunu, bu makinelerin beceri derecesini
arttırmanın hiçbir şekilde onları, insan zihni gibi bilinçli
bir zihne çeviremeyeceğini düşünüyorum; çünkü asıl sorun
beceri derecesi değil, bu mahiyet farklılığıdır.

Friday, August 16, 2013

Expelled: No Intelligence Allowed


Ben Stein: What do think is the possibility that there then, intelligent design might turn out to be the answer to some issues in genetics... or in evolution?

Richard Dawkins: Well... it could come about in the following way: it could be that uh, at some earlier time somewhere in the universe a civilization e-evolved... by probably by some kind of Darwinian means to a very very high level of technology and designed a form of life that they seeded onto... perhaps this... this planet. Um, now that is a possibility. And uh, an intriguing possibility. And I suppose it's possible that you might find evidence for that if you look at the um, at the detail... details of our chemistry molecular biology you might find a signature of some sort of designer.

Ben Stein: [voice over] Wait a second. Richard Dawkins thought intelligent design might be a legitimate pursuit?
Richard Dawkins: Um, and that designer could well be a higher intelligence from elsewhere in the universe. But that higher intelligence would itself would have to come about by some explicable or ultimately explicable process. It couldn't have just jumped into existence spontaneously. That's the point.
Ben Stein: [voice over] So professor Dawkins was not against intelligent design, just certain types of designers. Such as God.
 **
Richard Dawkins: We know the sort of event that must have happened for the origin of life.
Ben Stein: And what was that?
Richard Dawkins: It was the origin of the first self replicating molecule.
Ben Stein: Right, and how did that happen?
Richard Dawkins: I've told you, we don't know.
Ben Stein: So you have no idea how it started.
Richard Dawkins: No, no. Nor has anyone