...Gerek evrenin gerekse yaşamın varoluşundaki hassasiyetlerden hareketle pek çok bilim adamı kendi alanlarında saptadıkları bulgulardaki mükemmeliğe dikkat çekmektedir. Üstelik sadece dikkat çekmekle kalmayıp özellikle son otuz kırk yıl içinde birçok meşhur bilim adamı, hem Tanrı’ya hem de bilime olan inancını açık bir dille ifade etmiştir. Ancak materyalizmin bilimsel olmaktan uzak felsefî etkisinden kurtulamayan bazı bilim adamları, örneğin Oxford Üniversitesi’nden ve Darwin’in takipçilerinden olan zooloji profesörü Richard Dawkins, dînî inancı bir kenara atmakta tereddüt bile etmeyerek evrenin ve yaşamın bilinçli bir şekilde oluşumu konusunda yaratıcı bir Tanrı inancına sahip herkesi “bilimsel cahil” olarak niteler ve dini de “bir virüs” olarak tanımlar.
Darwin hayranlığı ile yazılmış meşhur kitabı The Blind Watchmaker’ın (Kör Saatçi)birinci bölümünün ilk cümlesinde, Tanrı tarafından yaratılmış olmaktansa kökeni hayvanlara dayalı karmaşık bir varlık olmayı tercih ettiğini şu sözleri ile ifade etmektedir: "Biz hayvanlar, bilebildiğimiz evren içerisindeki en karmaşık şeyleriz."Dawkins’in bu noktadaki en büyük problem gerek evren gerekse yaşamın oluşumuna dair sahip olduğu kişisel inancıyla örtüşen şeyleri bilimsel, çelişen şeyleri ise bilim dışı ilan etmesidir. Açıkçası sahip olduğu tavır bilimsel olmaktan uzak, daha ziyade felsefî ya da ideolojik bir tavırdır. Sanki bilim Tanrı’nın var olmadığını ispatlamış ya da Tanrı’nın varlığına ulaşmanın kaçınılmaz olan tek yolu bilimmiş gibi Tanrı’nın varlığına inananları ‘bilimsel cahil’ olarak tanımlaması da bu noktadaki taraflı tutumunu desteklemektedir. Belki Dawkins iddialarını günümüzden 200 yıl kadar önce yapsaydı bilim hakkındaki yetersizliğimiz nedeniyle pek çok ideolojik ya da felsefî kabul gibi söz konusu iddialar da kendi içinde makul kabul edilebilirdi. Ancak modern bilimin verileri Tanrı’nın yokluğuna değil aksine kuvvetli bir şekilde varlığının zorunluluğuna dair deliller sunmakta ve bilimden hareketle Tanrı’nın var olmadığını dolayısıyla da yeryüzündeki yaşamın tesadüfen ortaya çıktığını ispatlamaya kalkanları gülünç durumlara düşürmektedir.
Darwin hayranlığı ile yazılmış meşhur kitabı The Blind Watchmaker’ın (Kör Saatçi)birinci bölümünün ilk cümlesinde, Tanrı tarafından yaratılmış olmaktansa kökeni hayvanlara dayalı karmaşık bir varlık olmayı tercih ettiğini şu sözleri ile ifade etmektedir: "Biz hayvanlar, bilebildiğimiz evren içerisindeki en karmaşık şeyleriz."Dawkins’in bu noktadaki en büyük problem gerek evren gerekse yaşamın oluşumuna dair sahip olduğu kişisel inancıyla örtüşen şeyleri bilimsel, çelişen şeyleri ise bilim dışı ilan etmesidir. Açıkçası sahip olduğu tavır bilimsel olmaktan uzak, daha ziyade felsefî ya da ideolojik bir tavırdır. Sanki bilim Tanrı’nın var olmadığını ispatlamış ya da Tanrı’nın varlığına ulaşmanın kaçınılmaz olan tek yolu bilimmiş gibi Tanrı’nın varlığına inananları ‘bilimsel cahil’ olarak tanımlaması da bu noktadaki taraflı tutumunu desteklemektedir. Belki Dawkins iddialarını günümüzden 200 yıl kadar önce yapsaydı bilim hakkındaki yetersizliğimiz nedeniyle pek çok ideolojik ya da felsefî kabul gibi söz konusu iddialar da kendi içinde makul kabul edilebilirdi. Ancak modern bilimin verileri Tanrı’nın yokluğuna değil aksine kuvvetli bir şekilde varlığının zorunluluğuna dair deliller sunmakta ve bilimden hareketle Tanrı’nın var olmadığını dolayısıyla da yeryüzündeki yaşamın tesadüfen ortaya çıktığını ispatlamaya kalkanları gülünç durumlara düşürmektedir.