Arabistan'da akarsular ya da otlaklar yoktur ve develerden farklı olarak atlar diken yiyerek hayatta kalamazlar. Suya ve düzenli beslenmeye ihtiyaç duyarlar. Fakat Araplar, atlara gösterdikleri özenle birlikte soyla ilgili olağanüstü yeteneklerini kullanıp zamanın en büyük at üreticisi oldular. 19. yy.da İngiliz yetiştiriciler tarafından ithal edilen yalnızca üç at bugün dünyadaki tüm safkan atların atalarıdır.
Araplara göre Tanrının yeryüzündeki ya da öte dünyadaki en büyük armağanlarından biri Arap atının dostluğudur. Erken dönem Arap tarihçisi İbn Hişam (ö. 827) cocukken babasının kendisine şöyle söylediğini hatırlıyor: " İbrahim'in oğlu İsmail, ata ilk binen, meleklerin dili Arapça'yı ilk konuşan ve yay ile ilk ok atan insandır. Allah, ona olan sevgisinden dolayı denizden 100 saf kan at ihsan etti, İsmail onları Mekke civarında otlattı. "