Kopernik ve Rönesans’tan gelen devrim ve bunun Newton fiziğiyle bütünleşmesinden doğan miras ile insan, evrenin merkezinden uzaklaştırılmıştı. Kopernik’in Kozmolojik İlkesi, bir anlamda Dünya’nın evrende önemli bir yerinin olmadığını söylüyordu. Aynı ilkeye göre homojen ve izotropik bir evrende, her nokta eşit öneme sahipti. İnsancı İlke ise, bizim evreni çok özel bir anda gözlemlediğimizi ve bu anın geçmiş ve gelecekten farklı olduğunu belirtir. Bu ilkeye göre insan, çok özel bir anda ortaya çıkmıştır. Şayet evren daha düzensiz olsaydı dünyamız var olamazdı.
Evrenin insanı içerecek şekilde olması gerektiğini söyleyen herhangi bir düşünce geçmişte yoktur. Zira Antik çağda, evren, yayılmış ruhuyla yaşayan bir canlı gibi düşünülürdü; Ortaçağ’da bu kavram, Tanrı’nın evreni insan ırkı için ve kendi ihtişamı için yarattığı düşüncesiyle yer değiştirdi. Ancak Kopernik devriminin yarattığı etki, Dünyayı ve insanı evrenin merkezinden alıp
Dünyayı Tanrı tarafından yaratılmış, kendi kuralları olan ve artık hiçbir ilâhi müdahaleye uğramayan bir makine gibi görmek şeklinde oldu.