- Ruh veya nefis ilmi" dediğimiz psikoloji, insanın hakikî melekût ve ledünnî cihetlerini müştereken ele alması gereken bir ilimdir. Bugün Kur'ân'ın işte bu hususları da içine alacak şekilde tefsir edilmesine ihtiyaç vardır. Psikoloji ilmi, şimdilerde pek çok yeni şey söyledi ama insanı gerçek derinlikleriyle ortaya koyamadı. Hatta biraz daha cesurca bir tabirle ifade edeyim: Psikolojinin, Kur'ân'ı önüne almadan, insan psikolojisine ait, akl-ı selimi tatmin edebilecek esaslar vaz'etmesi ve söylemesi imkânsız gibidir.
- Haddizatında Kur'ân'ın getirdiği sistem, hem enfüsî hem de âfâkî yönleriyle aklî, mantıkî, hissî hiçbir boşluğa meydan vermeyecek mükemmeliyettedir. Daha önce de geçtiği gibi O, insanın kalbinden göklerin derinliklerine uzanan bir çizgide, yer yer icmâlî, yer yer de tafsilî her şeyden bahseder. Onun üslûbunda her zaman tam bir bütünlük söz konusudur. Bu bütünlüğü kavrayan ilk Müslümanlar, dinî ilimlerin yanı sıra müspet ilimlerde de derinleşmiş ve yeryüzünde rasathaneler kurmuş, tıp merkezleri tesis etmiş ve ciddî araştırmalar başlatmışlardır.
- Kur'ân'ın dili budur. O, bazen açıktan açığa, bazen işârî mânâlar ile, bazen de insanın bilmediği âlemler hakkında ciddî bir merak hissi uyararak, onu hep bilinmedik yeni ufuklara yönlendirir ve düşünceye sevk eder. Onda her şey vardır ama teferruatıyla vardır diyenlerin mübalağa etmiş olmalarına karşılık, işaret, hedef ve icmâllerini görmezlikten gelenler de ona karşı kör sayılırlar.
- Kur'ân ele aldığı konuları büyük çoğunluğun anlayacağı bir üslûpla ortaya koyar; ilim ise sadece okumuşlara hitap eder.
- Kur'ân-ı Kerim, Cenâb-ı Hakk'ın Kelâm sıfatından gelen bir kitap olduğu gibi, kâinat da Kudret ve İrade sıfatlarından gelmiş bir kitaptır.
- Bir insan atomdan hacim olarak 1028 misli daha büyüktür. Güneş de insandan tam 1028 misli büyüktür. İnsanın kâinattaki yeri, güneş büyüklüğü ile atom büyüklüğü ortasındadır. Güneş, içine 1 milyon 297 bin adet dünya sığacak kadar baş döndürücü bir büyüklüğe sahiptir. Buradan atomun ne kadar küçük bir zerre olduğunu kıyas edebiliriz.
- İnsan, trilyonlarca hücreden meydana gelmiş âdeta tek hücre gibi bir varlıktır. Onu meydana getiren bu hücreler arasında öylesine bir irtibat ve âhenk vardır ki, insan hiçbir zaman kendisinin parça parça ve birbirinden kopuk farklı nesnelerden meydana geldiğini hissetmez. Yine bu hücreler arasında birbirinden kopuk olmalarına rağmen öyle bir vahdet vardır ki, insan, birbirine karıştırmadan herhangi bir nesneyi gördüğü aynı anda o şeyi veya başka bir cismi duyabilmekte, tadabilmekte, koklayabilmekte ve yürüyüp konuşabilmektedir. Hâlbuki bütün bunları kumanda eden hücreler farklı farklıdır. Fakat bütün bu farklı farklı hücreler arasında bir ayrılık değil, aksine, tıpkı bir aile fertleri –her aile ferdinde olmayabilir– arasında olduğu gibi kuvvetli bir birlik, sevgive dayanışma vardır.
- İnsan fâni zevklerini yaşarken, birkaç dakika dahi olsa, Allah'ı (celle celâluhu)unutabilir. İşte böyle bir unutmaya keffaret olarak o, ciddî bir 'evbe'nin yanında bütünbedenini de yıkayarak tam bir arınma ameliyesinde bulunur. Hatta ehlullah, bu şekildebir unutma değil de, gayr-i iradî bile olsa, bir lahza Allah'ı unutunca: "Allahım! Mademiradî olarak Sen'den gafil olmanın keffareti gusletmek oluyor; ben, gayr-i iradî dahiolsa, gaflet ettiğimden dolayı abdestle arınıp yeniden Sana dönmek istiyorum der,tecdid-i teveccühte bulunur. Evet, hak dostları, ağyâr düşüncesine karşı bu ölçüdedikkatli ve her zaman teyakkuz içindedirler.