Sunday, October 20, 2013

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal]: Giriş Bölümü



“Din, yalnızca zihnî düzlemde bir felsefe, inanç ve kelâm değildir; fizikî ve bedenî de olmak üzere, tüm varlığımızı bütünleştirme yöntemidir Din. (Nasr, Ideals and Realities of Islam, Sayfa xxx)

Gözümüzün ulaştığı hemen en yakın çevremizde bile büyük bir değişkenlik ve farklılık içinde muhteşem bir birlik görürüz. Kâinat kitabının ezelî tercümesi olan Kur’ân, bu şekilde onun düzenini de bize yansıtır ve hayatın bugün anlaşıldığı şekilde parçalı değil, bir bütün olduğunu ortaya koyar.


Kur'an'ın Korunması
Hz. Muhammed aleyhissalâtü vesselâm evrensel bir misyonla ve misyonu Kıyamet’e kadar geçerli olmak üzere gönderilmiştir. O’nunla Allah’ın Dini İslâm, bir daha yeni baştan tebliğe, kendinde herhangi bir değişikliğe ihtiyaç duyulmayacak mükemmellikte nihaî şekliyle gönderilmiştir. O’ndan sonra başka bir peygamber gelmeyeceği, başka Kitap da indirilmeyeceği için Kur’ân’ın korunması gerekmektedir. 

İkinci olarak, sebep ve netice için tek bir kader vardır. Yani Allah celle celâlühü Kur’ân’ı bizzat koruyacağı sözü verirken, elbette onun korunmasında insanlara düşen vazifeyi ve onları kimlerin eliyle koruyacağını biliyordu. Yani, Hz. Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın ümmetinin Kitabına sahip çıkıp onu korumada önceki ümmetlerden daha büyük bir dikkat ve titizlik göstereceği O’na malûm idi.

İşte, dünyada hikmeti gereği genellikle sebepler gerisinden icraatta bulunan Cenab-ı Allah celle celâlühû ve azze şe’nühû, Zikr’i korumada ona sahip çıkacakları Kendisine malûm bulunan başta Ashab-ı Kiram olmak üzere, Hz. Muhammed aleyhissalâtü vesselâm’ın ümmetini birinci derecede sebep olarak istihdam buyurmuştur. Onun korunmasındaki birinci adımı, Kur’ân-ı Kerim’in daha Hz. Peygamber aleyhissalâtü vesselâm döneminde bizzat Hz.
Peygamber’in talimatı ve gözetimi altında kayda geçirilmesi, yani yazılması teşkil etmiştir. Bundandır ki, ilk Kur’ân nüshalarıyla, 14 asırdır her tarafta okunan Kur’ân nüshaları ve bugünkü Kur’ân nüshaları arasında hiçbir fark yoktur.
**
Bizzat Rasûlüllah aleyhissalâtü vesselâm’ın vefatından önce Hz. Ali, Übeyy ibn Ka’b,Muaz ibn Cebel, Ebu’d-Derdâ gibi sahabîler, üzerinde Kur’ân sûreleri yazılı bulunan deri, kemik, odun vb. parçalarını tam bir kitap halinde bir araya getirmiş bulunuyorlardı. Hattâ Hz. Ali bu işte sûrelerin iniş sırasını nazara almıştı.

**



Kur’ân-ı Kerim, bir konu üzerinde durur veya bir hadiseden bahsederken, çok defa o konu veya hadise münasebetiyle zikrettiği müşriklerin veya kâfirlerin
iddialarına, inkârlarına cevap vermeye başlar; cevap bittikten sonra yeniden söz konusu hadiseye veya konuya döner. Eğer Kur’ân üslûbundaki bu önemli özellik bilinmez ve görülemezse âyetler arasındaki bağlantılar kopacak ve bazı âyetlere yanlış manâ vermeye bile sebep olacaktır.