Hacı Aga faşizm hakkında ne kadar bilgisizse, bolşevizm hakkında da bir o kadar bilgisizdi. Ama günün birinde Ruslar Tahran'a girecek olurlarsa, hiç çekinmeden mülklerini, varını yoğunu gaspedeceklerini, çoluk çocuğunu çarmıha gereceklerini, onun ve emsallerinin kellelerinin yerlerde sürüneceğini sanıyordu. Ona göre Dünya Savaşı belki de Rusların onun varlığına göz dikmelerinden çıkmıştı. Halbuki Almanlar ona yardıma kalkmışlardı; onun düşüncelerinin, amaçlarının, planlarının gerçekleşmesi için savaşıyorlardı. Her gece Berlin radyosunun Farsça programını dikkatle dinliyor ve Almanların ilerleme haberini duydukça yüreği yağ bağlıyor, spikerin sözcükleri vahiy gibi geliyordu. Daha sonra bir Arap musikisi buluyor ve radyodan gelen deve böğürtüsüne benzer naralara zevkle kulak vererek kendinden geçiyordu. Görünüşte her kılığa giriyor, birbiriyle çelişen sözler ediyordu. Kendi tabiriyle bunu "ekmeksiz kalmamak" için yapıyordu. Çünkü Hacı hayatın sahtecilik, yalan, alavere dalavere, şarlatanlık ve üçkâğıtçılıktan ibaret olduğuna inanıyordu. İçinde yaşadığı toplum bu temeller üzerine kurulmuştu. Böyle bir toplumda herkes daha iyi kazık atabilir, yan çizebilir ve paçasını kurtarabilirdi. Kendi varlığını başkaları gibi günahkâr görüyordu. “Aklanmak için hiçbir hokkabazlıktan, entrikadan, dümenden uzak durmazdı. Dilin her tarafa döndürülebilen bir et parçası olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden komisyonculuk, casusluk, yağcılık, göz boyama onun içine işlemişti. Zamane böyle istiyordu. O da kendi devrinin seçkin insanlarındandı ve dünya denilen bu kazık atma pazarında kazıklanmak istemiyordu. İlk oğlundan ağzı yandığından beri hayatında tecrübe ile edindiği ve yazma vaadinde bulunarak bütün felsefesini özetlediği mevhum ahlak kitabının belki de özünü oluşturan öğütleri Keyûmers'e veriyordu.
"Dünyada iki türlü insan vardır: Çarpan, çarpılan. Çarpılanlardan olmak istemiyorsan, başkalarını çarpmaya bak. Fazla okumak lazım değil. İnsanı delirtir ve hayatın gerisinde bırakır. Ama matematik dersinde dikkatli ol. Dört işlemi bilmen yeter. Para hesabını becerebilirsen kazıklanmazsın, anladın mı? Hesap önemli; en kısa zamanda hayata atılman lazım. Gazeteyi okuyabiliyorsun ya, kâfi. Ticaret öğrenmeli, insanlarla muhatap olmalısın. Beni dinlersen eğer, bir ton kitap okuyacağına, git ayakkabının bağını işporta tahtasına koyup sat, daha iyi. Yüzsüz olmaya çalış; unutulma sakın! Elinden geldiğince ortalarda boy göster. Kendi hakkını al; küfürden, hakaretten yılma. Laf dediğin havada kalır. Bu kapıdan kovulursan, öbür kapıdan gülümseyerek gir. Anladın mı? Yüzsüz, kaba ve cahil. Bazen işlerin yolunda gitmesi için doğruymuş gibi davranmak gerekir. Memleketimizin bugün böyle adamlara ihtiyacı var. Günün adamı olmak lazım. İtikat, din, ahlak, bunların hepsi “laf salatası. Ama takiye yapmak gerek. Çünkü halk için önemlidir. İnsanlara itikat gerek; yular takmak lazım onlara. Yoksa toplum dediğin bir engerek yuvasıdır; nereye elini soksan, sokarlar. İnsanlar itaatkâr, kaza ve kadere itikatlı olmalı ki sırtlarında güven içinde iş yapmak mümkün olsun. Önemli olan yemek yemek, selam vermek, insanların arasına karışmak, kadınlara sırnaşmak, dansetmek, yapmacık yapmacık gülmektir. Hele hele yüzsüz olmayı mutlaka öğren. Bu devirde böyle şeyler geçerli olduğuna göre, ayak uydurmak lazım. Yüksek makamlarla irtibat kurmaya çalış. Herkesle, her akide ile uyum içinde ol ki daha iyi söğüşleyesin. Senin hayat adamı olarak yetişmeni ve halka muhtaç olmamanı istiyorum. Kitapmış, dersmiş, on para etmez bunlar. Dağ başında yaşadığını farzet; dalgaya düşersen, yolarlar seni. Birkaç yabancı terim, birkaç büyük laf öğren yeter. İçin rahat olsun. Ben bu bakanların, milletvekillerinin topuna ders veririm. Önemli olan, becerikli bir hırsız olduğunu, elindekini kolay kolay kaptırmayacağını, onlardan biri olduğunu ve uyum sağlayacağını göstermektir. Güvenlerini kazanmalısın ki seni kendilerinden bilsinler. Biz kurtlar sofrasında yaşıyoruz. Ama her şeyin aslı paradır. Dünyada değil. İnsanı delirtir ve hayatın gerisinde bırakır. Ama matematik dersinde dikkatli ol. Dört işlemi bilmen yeter. Para hesabını becerebilirsen kazıklanmazsın, anladın mı? Hesap önemli; en kısa zamanda hayata atılman lazım. Gazeteyi okuyabiliyorsun ya, kâfi. Ticaret öğrenmeli, insanlarla muhatap olmalısın. Beni dinlersen eğer, bir ton kitap okuyacağına, git ayakkabının bağını işporta tahtasına koyup sat, daha iyi. Yüzsüz olmaya çalış; unutulma sakın! Elinden geldiğince ortalarda boy göster. Kendi hakkını al; küfürden, hakaretten yılma. Laf dediğin havada kalır. Bu kapıdan kovulursan, öbür kapıdan gülümseyerek gir. Anladın mı? Yüzsüz, kaba ve cahil. Bazen işlerin yolunda gitmesi için doğruymuş gibi davranmak gerekir. Memleketimizin bugün böyle adamlara ihtiyacı var. Günün adamı olmak lazım. İtikat, din, ahlak, bunların hepsi laf salatası. Ama takiye yapmak gerek. Çünkü halk için önemlidir. İnsanlara itikat gerek; yular takmak lazım onlara. Yoksa toplum dediğin bir engerek yuvasıdır; nereye elini soksan, sokarlar. İnsanlar itaatkâr, kaza ve kadere itikatlı olmalı ki sırtlarında güven içinde iş yapmak mümkün olsun. Önemli olan yemek yemek, selam vermek, insanların arasına karışmak, kadınlara sırnaşmak, dansetmek, yapmacık yapmacık gülmektir. Hele hele yüzsüz olmayı mutlaka öğren. Bu devirde böyle şeyler geçerli olduğuna göre, ayak uydurmak lazım. Yüksek makamlarla irtibat kurmaya çalış. Herkesle, her akide ile uyum içinde ol ki daha iyi söğüşleyesin. Senin hayat adamı olarak yetişmeni ve halka muhtaç olmamanı istiyorum. Kitapmış, dersmiş, on para etmez bunlar. Dağ başında yaşadığını farzet; dalgaya düşersen, yolarlar seni. Birkaç yabancı terim, birkaç büyük laf öğren yeter. İçin rahat olsun. Ben bu bakanların, milletvekillerinin topuna ders veririm. Önemli olan, becerikli bir hırsız olduğunu, elindekini kolay kolay kaptırmayacağını, onlardan biri olduğunu ve uyum sağlayacağını göstermektir. Güvenlerini kazanmalısın ki seni kendilerinden bilsinler. Biz kurtlar sofrasında yaşıyoruz. Ama her şeyin aslı paradır. Dünyada paran varsa, onurun, itibarın, namusun, her şeyin var demektir. Herkesin gözdesi olursun. Böyle vatansever ve akıllı biri olursan, seni pohpohlarlar, bütün işlerini yaparlar. Para ayıpları örter. Para çalıntı ise helale çevirebilirsin; ananın ak sütü gibi helal olur. Öbür dünya için de namazı, orucu, haccı satın almak mümkündür. Hem bu dünyada, hem öteki dünyada işin iş olur. Paran çoğaldı mı, Kâbe'yi ziyaret edebilirsin. Her yer senin olur; herkes çekinir senden; herkesin üstünde oturursun. Bir dediğin iki edilmez. Parası olan bunların hepsine sahip olur; parası olmayan da hiçbirine sahip olmaz. Aç kulağını. Parayı bulmak kolay ama parayı tutmak zordur.
Para biriktirmenin yolunu öğrenmelisin. Ben Saçlarımı değirmende ağartmadım. Parayı hangi yolla bulursan bul, mübahtır. İnsan adam yerine konulur. Benden sana nasihat bunlar. Böyle yaparsan, okumuş yazmış mühendis fabrikandaki makineyi çalıştırrnakla övünür; mimar evini yapmak ister; şair gelir, yaltaklanır, metheder seni. Bir ömür açlık çekmiş ressam resimlerini yapar. Gazeteci, milletvekili, bakan hepsi sana uşak olur. Tarihçi biyografini yazar, ahlakiyatçı ahlakındaki üstün vasıfları örnek getirir. Bütün bu boynu bükükler paranın uşağıdır. İlim ve okumak niye hayatta işe yaramaz biliyor musun? Okursan, yine para babalarına uşak olursun da ondan. Zaten bunları yapana kadar ömrün geçmiş olur. Sen henüz hayatın ne demek olduğunu bilmiyorsun. Sanıyor musun ki sabahtan akşama kadar boşuna dil döküp çenemi yoruyorum, insanlarla cedelleşiyorum? Paramı daha iyi korumak için. Para parayı çeker. Mesela sabah, önceden görmediğim ve nerede olduğunu bilmediğim iki balya pamuğu satın alırım; akşam üstü sattığımda parası iki katı olarak elime geçer!”