Geçen günkü notumda primitif kelimesini kullandım, kaş kaldıranlar oldu. ‘İlkel’ diyebilir miydim? Diyebilirdim sanırım, ama ilkel’de aşağılayıcı bir tını var. Primitif benim kastettiğim anlamda daha sık rastladığımız bir kelime, “bir şeyin ilk, temel, evrimleşmemiş haline ait”. Aşağılama yok, hatta bazen övgü bile sayılabilir. Almancası urtümlich, daha da güzel. ‘İptidai’ olur mu? Olur ama antika kaçar. ‘Birincil’ öneriyorlar, sevmedim. Birincil primary demek. Daha çok “önem veya görünürlük açısından önde gelen”.
Dil gerçek eş anlamlıları sevmez. Tanım gereği eş anlamlı olan kelimeler arasında dahi zamanla kullanım farkları, nüanslar doğar. O yüzden, ilk bakışta lüzumsuz da görünse dilde çok kelime olması iyidir. “Aynı” kavramın osmanlıcasının, frenkçesinin, uydurmasyoncasının bir arada bulunması da iyidir. Dağarcığında silahtır, günü gelir kullanırsın.
*
Primitif kavram derken almak, gitmek, yemek, havlamak, dağ, ağaç, aslan, kış, el, kardeş, soğuk, sert, aşağı, ben gibi, herhangi bir kültürel gelişimi ima etmeyen kavramları kastediyorum. İnsanoğlunun küçük gruplar halinde avcılık ve toplayıcılıkla geçindiği çağda bu kavramlar vardı, muhtemelen bunları ifade eden sözcükler de vardı. Sepet, para, fırın, kale, dünya, şarap, dikiş dikmek, kavram, sayı saymak, tartmak bunun bir sonraki aşamasıdır. Suşi, strüktüralizm, sysop, bilet, adagio sostenuto, uydurmasyonca, kavramsallaştırmak, iltisaklı çok sonraki aşamalarıdır. Bu kavramlardan herhangi birini ilkel bir avcı-toplayıcıya anlatmak için günlerce, hatta aylarca dil dökmen, medeniyet tarihi dersi vermen gerekir. O bile yetmez, anlatamazsın.
Bildiğim tüm diller primitif kavram ifade eden sözcükleri başka dillerden almaya dirençlidir. Bugünkü Türkçede bu tür sözcüklerin ezici çoğunluğu, belki %95’i aşkın kısmı Eski Asya Türkçesinden mirastır. Temel fiiller, temel doğa olgularının adları, beden kısımları, akrabalık adları, temel sıfatlar, birden bine kadar sayılar bu zümreye girer. Bunların mesela Sumerceden, Çinceden yahut Kürtçeden alıntı olduğunu söyleyenlere rastlarsanız gülüp geçiniz. Anlatmaya kalksanız avcı toplayıcıya bankamatiği tarif eder gibi, aylarca uğraşmanız gerekir.
Türkçede halen yaşayan tek heceli basit fiiller 200 tane kadardır. Sayalım: almak, asmak, aşmak, atmak, aymak, bakmak, banmak, basmak, batmak, bıkmak, bilmek, binmek, bitmek, bozmak, bulmak, bükmek, büzmek... Bunlar insan zihninin ve iletişim aygıtının en temel katmanını oluşturan birimlerdir: onlarsız konuşamayız, cümle kuramayız. Hemen hepsi Asya Türkçesinin bilinen en eski metinlerinde (standart ve kurallı ses değişimleri ile) mevcuttur. Sadece sekiz ila on kadarı biraz daha geç dönemde tarih sahnesine çıkan Türkiye (Oğuz) Türkçesinde belirmiştir. Biri hariç hepsi olabildiğince primitif kavramları ifade eder.
(İstisna, yazı yazmak anlamındaki yazmak fiilidir. Besbelli geç döneme ait bir kültür kavramıdır. Etimolojisi muğlaktır; bıktırıncaya dek tartışılmıştır. Tahminimce “çizik atmak, çentmek” anlamındaki cızmak fiilinin özel anlam kazanmış varyant biçimidir.)
*
“Ses çıkarmak” anlamına gelen quasi-onomatope fiiller üreten +kIrmak morfemi (biçimbirim diyorlar, ben öyle demeyeyim) Türkçenin en eski katmanlarından beri kullanılır. Halen üretken değildir; o yüzden dili kullananlarca “farkına varılmaz”. İşaret edilince şaşırma ve sevinme duyguları uyandırır. Buyurun örnekler: anırmak (aslı anğırmak), bağırmak, böğürmek, çağırmak, fışkırmak, geğirmek, haykırmak (eski metinlerde genellikle ayğırmak), hıçkırmak, öğürmek, öksürmek (aslı muhtemelen öskürmek, Azericede halen öyle), püskürmek (püfkürmek biçimi yaygındır), sümkürmek, tükürmek (eski metinlerde tüvkürmek/tüfkürmek). Osurmak tahminimce bu gruptandır (osğurmak?) ama emin değilim. Aksırmak ve tıksırmak biçimleri ise tahminimce metatezli öksürmek fiilinden kıyas yoluyla yakın devirde üretilmiş olmalı.
Köpek sesi anlamında 11. yüzyıldan itibaren kaydedilmiş olan uzun ü ile ürmek, bence besbelli *üğürmek biçiminden evrilmiştir. “Üü diye seslenmek” yani.