Tuesday, March 17, 2015

İbn-i Heysem ve Bilimsel Yöntem

İbn-i Heysem MS 965 dolaylarında şimdi Irak diye bilinen Basra'da dünyaya geldi. Pek çok alanda bilgi sahibiydi, fizikten, astronomi ve psikolojiye varıncaya dek her şeyde kuramlar geliştirip deneyler yapardı. Optik üzerine yazdığı çığır açan kitabı, Newton sahneye çıkana kadar 650 yıl boyunca bu alandaki başlıca kaynak oldu. Nil Nehri'ni sulamaya dönük mühendislik projesinde yapabileceğinden daha fazlasını vaat ettiği için Halife'yi kızdırmasının ardından bir süre göz hapsinde tutulmasına rağmen, hayatı boyunca 200'ün üzerinde eser kaleme aldı.

Fakat İbn-i Heysem herhalde en çok bilimsel yöntemin öncüsü olarak tanınır, onun sıkı tahmin ve gözlem sistemi bilimsel deneyin temellerini attı. Sırf bundan dolayı Ay'ın yüzeyinde bir asteroit ve kratere isminin verilmesini ve Irak'ın ulusal zenginliği payesini hak ettiği söylenebilir, yüzü 10.000 dinarlık banknotlarda yer almaktadır.


Jheni Osman, Dünyayı Değiştiren 100 Fikir, tarih, İslam tarihi, bilim, İbn-I Heysen, Irak, Ay

Gerçeği Aramak

Eğer bir kuram bir deneysel testten geçerse, bir bakıma kuvvetlenmiş olur, ama asla kesinkes "doğru"diye onaylanamaz veya kanıtlanamaz, çünkü ne kadar deney veya gözlem yaparsak yapalım, bir kuramın doğruluğunu mutlak kesinlikle belirleyemeyiz. Bir gün kuramın yapısında bir çatlağa rastlama ihtimali her zaman vardır. Öte yandan eğer kuram testten geçemezse çok daha zorlu bir sınavla karşılaşır. Bazen deneyin ya tasarım ya da yürütülme aşamasında hatalı olduğu gösterilebilir. Böyle bile olsa iyi tasarlanmış tek bir deney bir kuramı tamamen çürütmeye yetebilir. Nitekim Einstein'a atfedilen bir söz şöyle diyor: "Ne kadar deney yapılırsa yapılsın doğru olduğum kanıtlanamaz, ama tek bir deney yanlış olduğumu kanıtlayabilir."Bu düşünce Viyanalı bilim felsefecisi Karl Popper'ı doğru bilimin belirleyici özelliği olarak "yanlışlanabilirlik"kavramına götürmüştür: Bir kuram ancak yanlış olduğu gösterilebilir tahminlerde bulunabilirse –en azından prensipte– bilimsel olabilir. Ve en iyi kuramlar sıkı sınamayla kendilerini çürütme çabalarına karşı koyan kuramlardır.

Galileo'nun bilimsel bir kuram hakkında karar vermek için gözlem ve deneye başvurması, doğayı incelemeye yeni bir yaklaşımın temelini oluşturur. Onun yaptığı devrim mantıklı bilimsel yöntem olarak tümevarımı kullanmayı içerir. Bu demek değil ki ondan önceki biliminsanları deneyin bilimdeki önemini yadsıyorlardı; aksine çoğu, deneyin öneminin farkındaydı. Aslında büyük Arap alimi İbn-i Heysen, şaşırtıcı ölçüde modern bir yolla optik üzerine çalışmalar yaptığı için bazılarınca bilimsel yöntemin babası kabul edilir.

Son olarak, bilimsel yöntem biliminsanları arasında açık ve özgür iletişime dayanır. Gizliliğin bilimde yeri yoktur. Avusturya asıllı İngiliz biyokimyacı Max Pretutz'un sözüyle: "Gerçek bilim herkesin içeriyi görebildiği camdan evlerde serpilip gelişir. Pencereler savaşta olduğu gibi karartıldığında yaban otları ortalığı sarar; gizlilik eleştiriyi boğduğunda şarlatanlar ve kaçıklar ortalıkta cirit atar.”



Thursday, February 26, 2015

Kolaylaştırıcıların Vebali

Eskiden beri otoriter rejimlerin değişik ülkelerde nasıl geliştiğini açıklamak için pek çok siyaset bilimci çalışma yapıyor.

Nasıl oldu da Hitler’in ırkçı rejimi Almanya’da yerleşti ve bu ülkeyi yönetti?
Nasıl oldu da Mussolini İtalya’da hakim oldu?

Ve nasıl oluyor da bugün halen pek çok ülkede otoriter rejimler halklarına adaletsizlik, fakirlik ve dünyada itibarsızlık verdiği halde tutunuyor?
Binlerce faktör, milyonlarca insan nasıl oluyor da akıl sahibi insanların “bu da olmaz yahu” diyeceği bir durumu kabulleniyor.

Otoriter liderler göz göre göre basın özgürlüğü başta temel hakları yok ederken kendisinden hiç beklenmeyecek kişiler nasıl bunlara gözlerini kapatıyor?

Otoriter rejimin mimarları: Kolaylaştırıcılar

Bir mahallede bir haftada 15 hırsızlık olayı olsa insanlar hırsızdan çok bekçiye yahut polise kızar.

Neden?

Çünkü hırsız zaten hırsızlık yapacaktır ama “polis niye görevini yapmıyor” diye düşünülür.

Aynı şekilde otoriterleşme bir insan doğası sorunudur. Otoriter olan lider ne yapıp edip otoriterleşme yani baskıcı bir rejim kurmak isteyecektir.
Burada sorun otoriter adamın baskıcı rejim kurması değil buna bazıkolaylaştırıcıların yardım etmesidir.

Ancak otoriterleşme gazetecileri hapse atmak, düşünce özgürlüğünü yasaklamak gibi aklı başında insanların kabul etmeyeceği bir şeydir. Ne var ki, pek çok ülkede otoriter rejimler pek çok insanı bu tuhaf duruma ikna eder. Hepimiz milyonların Hitler’i vecd içinde alkışladığı videoları biliyoruz.
Yahut internette Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’a sevgisini belli etmek için yüzlerce insanın onu “dakikalarca ağlayarak nasıl alkışladığını” bugün izlemek mümkün.

İşte tam burada kolaylaştırıcılar devreye girer.

Kolaylaştırıcı kimdir?

Genelde kolaylaştırıcılar akıllıdırlar. Aslında olup bitenleri herkesten çok iyi bilirler, okurlar.

Çoğu iyi eğitim almıştır yahut çoğunun etkili bir piyasa başarısı vardır.
Kolaylaştırıcı “ülkede işlerin kötü gittiğini bildiği halde türlü kişisel çıkarlar yüzünden bu kötü gidişe katkıda bulunandır.”

Mesela kişisel sohbetlerde “canım memlekette gazetecilik mi bıraktılar” diyerek şikayet ettiği halde milletvekili olmak için “susmayı tercih eden profesör” bir kolaylaştırıcıdır.

Mesela ülkede işlerin kötüye gittiğine inandığı halde “aldığı ihalelerin tatlı lezzetiyle” susan iş adamı bir kolaylaştırıcıdır.

“Ben olmasam işler daha kötüye gider” diyerek pozisyonunu koruyan ama böylece otoriter rejimin parçası olmayı sindiren de bir tür kolaylaştırıcıdır.
“Adamlar kötü ama sayelerinde terfi ettik” diyen memur da tipik bir kolaylaştırıcıdır.

“Zaten bu memleketten bir şey olmaz ben aldığım paraya bakayım” diyen gazeteci bir kolaylaştırıcıdır.

Bu tecrübeli ve iyi eğitimli kolaylaştırıcılar otoriterleşme sürecini sevimli hale getirirler.

O nedenle otoriter bir rejimi kurumsallaştıranlar, liderin peşinden koşan milyonlar değil asıl kolaylaştırıcılardır.

Her otoriter rejim de kendini takip eden saf itaatkârların değil menfaati için rol almaya hazır bu iyi eğitimli kolaylaştırıcıların kıymetini bilir.

O nedenle bir ülke otoriterleşiyor ise asıl kolaylaştırıcıları sorgulamak gerekir.


Gökhan Bacık
Bugün Gazetesi, 28 Şubat 2015