“Maymunları ve papağanları sattıktan
sonra öğretmen hanım ona okulun kütüphanesini
göstermişti.
Adam bu kadar fazla
sayıda kitabı
bir arada görünce duygulanmıştı.
Öğretmen hanımın
raflı bir dolaptan meydana gelen kütüphanesinde
elli kadar kitap vardı. İhtiyar yeni satın aldığı büyütecin yardımıyla
kitapları keyifle
incelemeye koyulmuştu.
El Dorado'da geçirdiği
beş ay Antonio José Bolívar'ın hem okuma tercihlerini şekillendirmiş hem de aklını
birçok soru ve cevapla doldurmuştu.
Geometri kitaplarını
gözden geçirirken
okuma bilmenin sahiden değip
değmediğini
sorgulamış ve bu
kitaplardan öğrendiği uzunca bir cümleyi keyifsiz anlarda tekrarlar olmuştu: “Bir dik üçgende dik açının
karşısındaki
kenara hipotenüs adı verilir.” Daha sonraları bu cümleyi
duyan El Idilio sakinleri, bunun ya bir küfür ya bir tekerleme ya da geçerliliği
su götürmez
bir tövbe olduğunu
zannedeceklerdi.
İhtiyar,
tarih kitaplarının düpedüz yalanlarla dolu olduğunu düşünüyordu.
Eldivenleri dirseklerine kadar çekili,
cambazlar gibi daracık
pantolonlar giyen bu soluk benizli beyefendiler nasıl olur da savaşlardan galip çıkarlardı?
Adamcağızların
karıncayı
bile incitemeyeceklerini anlamak için
rüzgârda
dalgalanan bakımlı buklelerine bakmak yeterliydi. Böylelikle ihtiyar, tarihî kitaplardan hoşlanmadığına karar vermişti.
Edmondo De Amicis'in
Çocuk Kalbi adlı kitabı
adamı El Dorado'da kaldığı sürenin
neredeyse yarısı boyunca meşgul etmişti.
Olacak iş değildi. Ellerini kitaptan ayıramıyor,
gözleri ne kadar yorulsa da okumaya devam
ediyordu; ama bir akşam öyle çok
gözyaşı
dökmüştü ki bu kadar acı çekmenin
mümkün
olmadığını,
bunca bahtsızlığın tek bir kişiye fazla geleceğini söylemişti kendi kendine. Küçük Lombardiyalı gibi zavallı bir yavrucağa böylesine
acı çektirmekten
zevk alabilecek biri, hergelenin önde
gideni olmalıydı. Kütüphanedeki bütün
kitapları gözden geçirdikten
sonra asıl arzu ettiği kitabı
nihayet bulmuştu.
Florence Barclay'nin
“Tespih” adlı kitabı, baştan
sona aşkla doluydu. Karakterler sevinçleriyle çilelerini
öyle hoş
harmanlıyorlardı,
öyle güzel
acı çekiyorlardı ki ihtiyarın büyüteci gözyaşlarıyla
kaplanıyordu.
Öğretmen hanım Antonio José Bolívar'ın kitap tercihlerinden pek memnun olmasa da
bu kitabı götürmesine
izin vermiş ve ihtiyar
El Idilio'ya dönünce penceresinin önünde
kitabı belki yüz
kez okumuştu; zamanın kendisinden bile daha uzun ömürlü aşkların mutlulukları ve eziyetleriyle dolsunlar diye bellek
kuyularını
açık bırakan
Antonio José Bolívar Proano, Dişçi'nin getirdiği ve yüksek
masasının
üstünde
imalı bir biçimde
uzanmış halde onu bekleyen, hatırlamamayı
tercih ettiği dağınık
geçmişine
yabancı kitapları da aynı
iştahla okumaktaydı.”