Friday, October 26, 2018

Günümüz İnsanı Geçmiştekilerden Daha Mı Zeki?


Gerçi daha önceleri de insanlık defaatle düşünce inhirafları ve ruh kaymaları yaşayagelmiştir ama, konu hiçbir zaman bu ölçüde bir sosyal gâile hâline gelmemiştir; gelmemiştir, çünkü günümüzün insanı bütün zekâ gücünü, muhakeme kabiliyetlerini nefsi ve hevâsı hesabına kullanmakta ve hakka, hidayete karşı da kararlı bir savaş sürdürmekte. Ayrıca o, bütün bunları zekâ ve bilgisinin her şeye yettiği ve yetebileceği kanaatiyle yapmaktadır...

Aslında ben, bugünkü insanların dünkülerden daha zeki ve daha mantıklı oldukları kanaatinde değilim. Hatta bir mânâda günümüzün zekâ şampiyonlarının, muhakeme dahilerinin uzak-yakın dünkü insanlara nispeten daha aptal ve daha banal olduklarını düşünüyorum. Günümüz teknolojisi ve ilmî imkânlarının vaad ettiği onca avantaja karşılık, o imkânların onda birine bile sahip olmayan eski insan ihtimal daha kabiliyetli, daha muktedir ve daha tutarlıydı. Herhalde bir Kabil, günümüzdeki emsaline nispeten daha becerikli bir kâtil; Nemrut daha onurlu bir müstebid; Kârun daha atılgan ve müteşebbis bir kapitalist; Firavun daha dengeli bir mütemerrid; Sokrates daha disiplinli bir düşünür; Leonardo daha derin ve ufuklu bir sanatkâr; Shakespeare daha hülyalı, daha fettan bir edip; Goethe daha fâik bir tasvirci; Nietzsche, gözü daha kara bir âsi; Sartre daha mübâlâtsız ve mümâşâtsız bir nefis tahlilcisiydi.. evet, bunlardan her biri kendi felsefî çizgisinde –iyi ya da kötü– daha çaplı ve daha çalımlıydı.

Oysaki günümüzde, ne kendini tamamen hurafelerden kurtarmış kabul eden aydınlar, ne de dini ve metafiziği kendi derinlikleriyle kavradığını sanan ruh ve mânâ insanları, hem de sahip bulundukları onca modern imkânlara rağmen, kat’iyen selefleri seviyesinde başarılı olamamışlardır.. başarılı olamamadan da öte, her şeyi maddede arayan aklı gözlerine inmiş maddeciler de, her şeyi mânâya ircâ etme konumunda bulunan mâneviyatçılar da, muhakemeleri itibarıyla alabildiğine sığ, azim ve iradeleri açısından fevkalâde kararsız; insanî değerlere saygı bakımından eskilerden daha geri, hevâ ve hevesleri itibarıyla olabildiğine hercâi; her sabah ayrı bir cereyanın zebunu, her akşam ayrı bir anlayışın meftûnu; sürekli gelgitler içinde ve hep istikrarsız; bazen ateist ve nihilist, bazen kapitalist ve liberalist; bazen uysal ve aşamayacağı güçler karşısında iki büklüm, bazen de serseri ve âsi; ama her zaman dengesiz ve hedefsizdirler. Aslında böylelerinin, her an ayrı bir akıntıya kapılıp bir meçhule sürüklenmeleri ya da herhangi bir yanlışın cenderesinde preslenmeleri mukadderdir. İşte kara bahtlarının rüzgârlarıyla, hazan yemiş yapraklar gibi savrulup zebil olan bu zavallıları kurtarmaya da kimsenin gücü yetmeyecektir.