Tuesday, December 29, 2020

Barış Esastır - Kurucu Metinlerde Cihad Tasnifi

 


Klasik dönem kurucu metinler üzerinde öteden beri ilmî ve akademik çalışmalar sürmekte, yoğun entelektüel tartışmalar yaşanmaktadır. Bununla birlikte bu çalışma ve tartışmaların hem faydasından hem de kafa karıştırıcılığından söz edilebilir. Çünkü yaşanan siyasî ve sosyal-kültürel konjonktür sık sık değiştiğinden yeni gelişmelere ve tartışmalara da yol açmaktadır. Ne var ki bu hızlı değişim ile konu üzerindeki akademik ve entelektüel çalışmalar her zaman örtüşmemektedir. Bu da kaçınılmaz olarak yeni tartışmalara ve kafa karışıklıklarına neden olmaktadır. Terör ve şiddet, toplumların kronik bir gerçeğidir. Bunu şu ya da bu sebebe bağlayalım fakat bu gerçekle yaşamaktayız ve yıkıcı sonuçlarına çözüm bulabilmek için de dinî, siyasî, kültürel ve uluslararası akademik toplantılar, seminerler, sempozyumlar ve siyasî anlaşmalar yapmaktayız. Çok fazla maddî ve manevî bedel ödüyoruz. Yani ilmî ve akademik çalışmalar sürse de bu konjonktürel gerçeklik sürdüğü müddetçe çalışmaların rengi ve seyri de değişeceğe benziyor.


**


Cihad tasnifini hatırlatmak isterim.


Birincisi, “büyük ve küçük cihad” tasnifidir. Bu tasnifin kaynağı, –rivayet kriterleri açısından tartışmalı olsa da– Hz. Peygamber’den (sallallahu aleyhi ve sellem) gelen bir hadis rivayetidir1. Buna göre göğüs göğüse savaş meydanlarında düşmanla fiilî olarak yapılan askerî savaş “küçük cihad” olarak tanımlanmıştır. “Büyük cihad” ise insanın en büyük düşmanı olarak tanımlanan nefsi ile verdiği mücadelenin adıdır. Söz konusu rivayet zayıf olsa da bunu destekleyecek başka hadisler bulmak mümkündür. Mesela “Hakiki mücahid nefsine karşı cihad açan kimsedir.” hadisi buna bir örnektir.


Hadisçiler ve tasavvuf erbabı başta olmak üzere âlimlerin farklı kritik ve değerlendirmelerine konu olmuş rivayetlere dayandırılan bu tasnif, hakikat ve gerçekle örtüşmesine bağlı olarak tarih boyunca en çok kabul gören tasniflerin başıda gelir.


İkincisi, “ilmî, sosyal, askerî ve nefisle mücadele” gibi dört ayrı alanda yapılan tasniftir. Yoğun entelektüel ve fikrî çaba sarf etmeyi esas alan tanım “ilmî”; yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik, fakir ve yoksullara sahip çıkma, iyi ilişkiler geliştirme, kötülüğün yayılmasını önlemek gibi toplum yararını merkeze alan her tür gayret, tedbir ve çabayı esas alan tanım “sosyal”; diplomatik münasebetlerle karşılıklı barış içinde yaşamanın hiçbir imkânı kalmadığı ve karşı bir devletin düşmanca saldırısı ya da fiilî bir savaşı gerektirecek güç kullanımının sergilendiği durumlarda son çare olarak başvurulan her tür fiilî tedbir “askeri”; manevî ve ahlâkî anlamda kişisel gelişimi, psikolojik dönüşümü, kemali, terbiye ve tezkiyeyi merkeze alan sistematik ve oldukça da özel bir çaba “nefisle mücadele” kapsamında tanımlanır ve bunların hepsine “cihad” adı verilir.


Üçüncüsü, büyük Hanefi âlimi Kâsânî başta olmak üzere birçok farklı mezhebe mensup âlime ait olan kalp, dil, el ve kılıçla cihad şeklinde yapılan tasniftir. İnsanın şeytan ve nefisle mücadelesi kalp; insanları iyiliğe teşvik ve kötülükten sakındırma dil; mevcut kötülükleri önleme el ve düşmanlarla savaşma kılıç ile yapılan cihad olarak ele alınır. Hemen ilave edelim ki kötülükleri önleme devletin yetki alanı içindedir ve devlet bunu güvenlik güçleri ve hukuk aracılığı ile yerine getirir. Aksi halde ihkâk-ı hak devreye girer. İhkâk-ı hak, şahısların kendi haklarını kendilerinin sağlamaya çalışması demektir. Bu ise toplumda düzenin değil kaosun sebebi olur.