Tuesday, February 1, 2022

O Zât

 


“O Zât, pek büyük ve bütün zamanları ve mekânları kapsayan, ezelden ebede uzanan bir davada bulunuyor. Allah ile konuştuğunu, yirmi üç yıl boyunca O’ndan âyetler, sûreler aldığını, O’nun adına hareket ettiğini söylüyor. Yalnız bunları söylemekle kalmıyor. Kimsenin görmediği gaybî meselelerden; pek çoğu zamanla ortaya çıkacak ve çıkmış kâinat gerçeklerinden; kâinatın yaratılış safhalarından; insanın ta başta her bir insanın anne karnında nasıl ve hangi safhalardan geçerek yaratıldığından; insana hilâfet vazifesi verilmesinden; melekler, insan ve şeytan arasında geçen hadiselerden; Hz. Allah’ın İsimleri’nden, Sıfatla-rı’ndan ve icraatından; varlığın tabakaları ve her bir tabakanın hususiyetlerinden; Ruh, melekler ve cinler diye görünmez varlıklardan; geçmiş zamanlardan, yani binlerce sene geriye giden tarihlerden ve bu tarihlerde yaşayan topluluklardan; yakın ve uzak gelecekten; dünyanın yıkılıp ebedî ve yepyeni bir âlemin kurulacağından bahsediyor. Bunlardan bahsederken de hiçbir zaman “Böyle düşünüyorum, sanırım, tahmin ederim.” gibi ifadeler kullanmıyor; bunları kullanmak şöyle dursun, çok kesin, çok net konuşuyor; gelecekten bahsederken bile âdeta olmuş gibi sözediyor. Ve aradan geçen ondört asır içinde gelecekle ilgili verdiği yüzlerce haberin pek çoğu aynen gerçekleşmiş bulunuyor. Bütün bunları tek bir zaman diliminde tek bir topluluk önünde söylemiyor. Bütün zamanlara ve bütün topluluklara hitap ederek söylüyor. Sıradan bir insan bile basit bir meselede küçük bir topluluk önünde yalana dayalı bir iddiada bulunmaktan çekinir. Fakat bu Zât, son derece büyük bir davayı ve sözünü ettiğimiz meseleleri bütün zamanlar, mekânlar ve topluluklar önünde hiç çekinmeden, kesin bir dille ve pervasızca dile getiriyor. Böyle bir Zât’ın, söylediklerinden emin olmaksızın kendinden ve hevasından konuşması mümkün müdür? Bir yanlışı, bir yalanı ortaya çıktığında bütün iddialarının ve davasının yıkılıp gideceği açıkken, her şeyi bilen Allah tarafından konuşturulmadıkça bu kadar meselede bu kadar kesin ve net konuşması mümkün müdür?”