Friday, August 22, 2014

Nefs-i Levvâme

Bu nefis mertebesinde insan, en küçük fenalıklardan dahi tedirgin ve rahatsız olabiliyorsa ki bunun en aşağı mertebesi, insanın, işlediği günahlar karşısında rahatsızlık duymasıdır. Nefs-i levvâmeye gelince, bu mertebede insan, harama nazar ettiği zaman akrep sokmuş gibi hemen serumun yanına koşar, namazında bir kusur yaptığı zaman, “Miracımı berbat ettim!” diyerek kendiyle yüzleşir. O, öncelikle böyle büyük şeylerden başlayarak daha sonra kendi içinden geçen hususlardan dolayı dahi kendini levmetmeye başlar. Bu makamın beyanını şu hadisin içinde bulmak mümkündür: “Mü’min, tıpkı ekin gibidir. Yatar fakat yine doğrulur ve kalkar.”

Bu tabakadaki insan, bütün bir hayat boyu kendi iç kavgasıyla hayatını devam ettirir. Devam ettirirken de Allah’ın inayetiyle ye’se ve ümitsizliğe düşüp boğulmaz. Her defasında kendisini yenilemesini bilir. Olabildiğine bir canlılık ve neşat içinde, düştüğü gibi doğrulur, Allah (celle celâluhu) korkusuyla tir tir titrer ve hep Allah’ın rahmetini umar. Bu ise nefs-i levvâmenin en âli mertebesidir. Aynı zamanda nefs-i râziyeye geçmenin de ilk basamağıdır.