Kur'ân-ı Hakim'in mukaddimesi konumunda olan Fatiha sûresinde Cenab-ı Allah insanlara "ihdinâ" dedirtir, yani "Bize hidayet yolunu göster" demelerini telkin eder. Hemen ondan sonra gelen Bakara sûresinin başında "huden lil-muttakîn" âyeti, duanın kabul edilip bu sûre ile hidayet rehberinin verildiğini bildirir. Müteakıben bu rehberin çağrısı mukabilinde beşer topluluklarının nasıl bir tutum sergilediklerini belirtir. Üç âyet onu kabul eden müminleri tavsif eder. Dördüncü âyet Ehl-i Kitab'a işaret eder. 6. ve 7. âyetler inkâr edenlerin, 8-20. arası on üç âyet ise münafıkların tutumlarını anlatır. Böylece mümin, Ehl-i kitap, kâfir ve münafık olarak bütün insan gruplarının tavırlarını özetledikten sonra Allah Teâlâ 20. âyet ile hepsine birden, "Ey insanlar! Hepinize toptan bir daha sesleniyorum; bu Kitab'ın rehberliğinde sizi yaratan Rabbinize tek ilah olarak ibadet ediniz!" buyurur. 23. âyet Kur'ân'ın Allah tarafından gönderilen kitap olmadığını iddia edenlere meydan okuyup tutarlı iseler onun gibi bir kitap ortaya koymalarını teklif eder. İşte i'câz-ı Kur'ân, yani Kur'ân'ın benzerini yapmaktan insanları aciz bırakan eşsiz ilahi kitap olması hadisesi budur. Kur'ân-ı Kerim ile ilgili en önemli mesele, onun bu özelliğidir. Ama 24. âyet bunu asla yapamayacaklarını bildirip buna rağmen inanmayanları cehennem azabının beklediğini, 25. âyet ise iman edip makbul işler yapanların ebedi cennet ile ödüllendirileceklerini ilan eder.