İleri teknoloji ürünü gibi durmasına rağmen, veri güvenliği binlerce yıl öncesine dayanır. Mezopotamya'da bulunan, çivi yazısıyla ve şifreli yazılmış küçük bir kil tablet, MÖ 1500 civarına aittir. Mesajların yaratıcı biçimde gizlenmesinin tarihi de eskilere kadar gider: Eski Yunanda gizli mesajlar kölelerin tıraşlanmış kafalarına dövme ile kazınır, böylece saçlar uzadıkça mesajlar düşmanların gözlerinden gizlenmiş olurdu, ta ki mesajı alan kişi tarafından kölenin kafası yeniden tıraşlanana kadar. Bu çoğu zaman işe yarardı, ama alıcı hangi kölenin kafasının tıraşlanması gerektiğini bilmek zorundaydı. Ayrıca düşman taraf da duruma uyanıp mesajı ele geçirebiliyordu.
Ortadoğu uygarlıkları çok daha güvenilir ve gelişmiş bir sistem kullanmışlardı. Buna göre yazılı mesajlar gönderen tarafından şifreleniyor, alıcı tarafından da deşifre ediliyordu. Bu sistemlerde şifreli bir metin yaratmak için düz bir metnin harflerinin yerine önceden anlaşılmış bir sisteme göre harfler yerleştiriliyordu. Fakat biri hangi harflerin yerleştirildiğini anlarsa şifreyi kolaylıkla çözebiliyordu.
Dokuzuncu yüzyılda Arap alimi el-Kindi şifre çözmenin farklı yollarını geliştirerek ciddi bir ilerleme kaydetti. Onun geliştirdiği yöntemler arasında "sıklık çözümleyicisi" yöntemi de vardı. Bu yöntem bazı harflerin diğerlerinden daha sık kullanılması temeline dayanıyordu; örneğin İngilizcede "e" harfi metnin yaklaşık yüzde 12'sini oluşturur, dolayısıyla şifreli metinde daha sık kullanılan harfleri analiz ederek metni çözebilirsiniz. Bunu önlemek için aynı harfi temsil eden farklı şifre harflerin kullanıldığı "çok alfabeli" şifrenin icadı genellikle on beşinci yüzyılda yaşayan İtalyan bir alime atfedilse de, söz konusu yöntemi el-Kindi'nin de bildiğine dair kanıtlar bulunmaktadır.