- Adı kişisel gelişim. ABD’den çeviri “personal development.” Aslında çeviriyi “kişisel ilerleme” şeklinde yapmak, gerçek anlamı daha doğru verirdi. Kendin nasıl ilerlersin? Milletin sırtına basarak. Sen ilerle yeter. Yalnız bu arada bu kitabı rakibin de okuyor, o da sana taktik yapıyor. İş yerinde dürüstlük sıfır.
– Erhan peki bizimkiler?
– Bak ben firmadayken çok eğitim aldım. Cidden iyi eğitmenler, yazarlar var. Fakat çok büyük bölüm kolaj.
– Ağabey, kolaj ne demek? Bizim kız da söyledi soramadım kerataya.
– Patchwork diye bir el sanatı var biliyor musun? Onun gibi bir şey.
– Baba, Türkçesi yok mu bunların?
– Var da, bizim işte ne kadar İngilizce laf edersen o kadar erdemli olursun. Eğitimde kendi kültüründen değil de Amerika’dan örnek verirsen, itiraz gelmez.
– Gavur yapıyor! Pıh pıh pıhh.
– Aynen öyle. Bak böyle kitap okuyacaksan önce adamın özgeçmişi var mı yok mu ona bak. Çoğunun özgeçmişi yoktur. Varsa şuna bak: Çalıştığı işlerde iki yıl kalabilmiş mi yoksa iki yıl orada, hop sonra oraya, hop oraya dolaşmış mı?
Bir de etrafına sormak lazım. Anlattıklarıyla yaptıkları birbirine uyuyor mu? Bir iletişim eğitimi alıyoruz. Otel beş yıldız, hoca şöhret... Sabah üç saat anlattıklarından büyülendik, “Lan” dedik, “insan evladı böyle olmalı.” Öğle yemeğine toplu çıktık. Çorba siparişi alındı, beş dakika sonra çorbalar geldi. Biraz geç sayılır. Hepimiz çorbamızı alırken hoca kalktı, garsona bir bağır sen. Kalktı gitti. Öğleden sonra yine mükemmel şeyler anlattı; ama hepimizin bir kulağından girdi, bir kulağından çıktı. Sonra insan kaynaklarında bir arkadaşım var, onunla konuştum. Onlara yapmadığı kapris kalmamış. Bir paraya anlaşmışlar, ekstra o parası, bu parası derken bunaltmış bunları. Bir başkasını, arkadaşım kongreye çağırıyor. Parada anlaşıyorlar, üç gün kala asistanı arıyor, “Uçak bileti business class olmazsa gelmez hocamız!” diyor. İletişim, kendini tanıma, zamanında yaşadığı garibanlıkları anlatan bir uzman. Arkadaşım farkı cebinden karşılamış. Business Class gelmiş amcam. Asistanı bir daha aramış, “Otelde üst ve boş katta oda olmazsa hocamız kalamaz” demiş; rica minnet otelde onu da ayarlamışlar. Konferansta 1000 kişiye mütevazılığını anlatmış.
– Erhan, kitaplarda yazılanları yapıyorum, adam yapmış süper. Ben yapıyorum, bahtsız bedeviyi çölde develer kovalarmış misali, Konya Ovası’nda ağaca tosluyoruz. Bunlar nasıl başarıyor ağabey?
– Bak Hıdırcığım, anlatırken, yazarken önce oku atıyorsun. Saplandığı yere hedef çiziyorsun.
– Nasıl?
– Seni eşek teperse, “Çiftenin döt üzerindeki etkisi üzerine yaptığım bir araştırmada...” diye anlatacaksın.
– Ya, ben anlamadım.
– Dereye düşsen, “Geçen, arkadaşlarla rafting yapıyoruz...” diyeceksin. İşten atılırsan, “Hayatımın tekdüzeliğini fark ettim ve yeni bir “hayat biçimi seçtim” diyeceksin.
Bak bizim sektörde, bir adam uzman olmak için altı-yedi yıl Tıp okuyor, sonra dört-beş yıl ihtisas yapıyor, on-on bir yıl okuyup uzman oluyor. Ben işten atıldım, bir sene sonra üç eğitim şirketinde kişisel gelişim uzmanı olarak eğitim vermeye başladım. Yönetim eğitimi veriyorum, içerideki adam benden iyi yönetici, o yüzden dayıyorum Mc Gregor’un x-y teorisini, Johari’nin Window’unu, Maslow’un teoremini. “Mezarlıkta türkü söyler gibi” öğrenciler içeride sessiz yatıyor, ben “valleys, valleys” (yaylalar, yaylalar) hasarsız çıkıyorum içeriden.