Friday, September 22, 2017

Sıradan Bir Cinayet - Karel Capek


“Gizem…” diye devam etti Başkomiser, rahat bir sandalyeye oturup düşünceli bir biçimde botlarının ucundaki karın erimesini seyrederken. “Yüz kişiden doksan dokuzu o ayak izlerinin yanından geçip gider ve hiçbir şey fark etmezdi. Siz bile son derece gizemli yüz olaydan doksan dokuzunu fark etmezsiniz. Bu dünyanın işleyişi konusunda kara cahiliz. Ama gizemli olmayan bazı şeyler vardır. Kanun ve düzen gizemli değildir. Adalet gizemli değildir. Polisler gizemli değildir. Ama sokakta yürüyen her insan gizemlidir, çünkü bayım, onu tutuklayamayız. Oysa bir şey çaldığı anda bizim için bir gizem olmaktan çıkar, onu içeri atarız ve iş biter. En azından artık ne yapmakta olduğunu biliriz ve istediğimiz zaman onu hücresinin camından seyredebiliriz, öyle değil mi? Ama sorarım size, neden gazeteler “Gizemli Bir Ceset Bulundu!” şeklinde başlıklar atarlar? Bir cesette gizemli olan nedir? Biz bir ceset bulduğumuzda, ölçülerini alır, fotoğrafını çekeriz; keser biçer, içindeki her dokuyu inceleriz. En son “atarlar? Bir cesette gizemli olan nedir? Biz bir ceset bulduğumuzda, ölçülerini alır, fotoğrafını çekeriz; keser biçer, içindeki her dokuyu inceleriz. En son ne yemiş, nasıl ölmüş ve daha ne bilmek isterseniz hepsini buluruz. Ve biliriz ki, muhtemelen biri para için işlemiştir cinayeti. Her şey apaçık ve dolaysızdır… Şu demli çaydan bana biraz daha koyar mısınız?

Tüm suçlar apaçık ve dolaysızdır bayım, en azından cinayet sebebini bilirsiniz. Ama kedinizin ne düşündüğünü bilemezsiniz, işte bunlar gizemdir; hizmetçiniz neyin hayalini kuruyor ya da karınız camdan bakarken aklından neler geçiriyor… Ceza davaları hariç her şey gizemlidir bayım. Bir ceza davası katı tanımlamaları olan, hudutları belli, gerçek hayattan bir kesittir; ışığa doğru tutabileceğimiz bir kesit. Eğer burada etrafıma bakınsaydım, sizinle ilgili pek çok şeyi anlardım. Ama bunun yerine şu anda botlarımın ucuna bakıyorum, çünkü sizinle resmî olarak ilgilenmiyoruz. Demek istediğim, kimse sizden resmen şikâyette bulunmadı,” diye ekledi, sıcak çayını içerek.

“Polislerin, özellikle de dedektiflerin gizemlerle yakından ilgilendiğine dair tuhaf bir inanış var,” diye tekrar söze başladı Başkomiser. “Oysa gizemler umurumuzda değildir, bizi ilgilendiren asayişi ihlal eden davranışlardır. Bayım, suç bizi gizemli olduğu için değil, kanuna karşı yapılmış bir eylem olduğu için ilgilendirir. Üçkâğıtçıları entelektüel meraktan ötürü aramayız; onları kanun namına tutuklayabilmek için kovalarız.  Bakın, çöpçüler sokaklarda, ellerinde süpürgeyle, insanların tozda bıraktıkları izleri keşfetmek için dolanmazlar. Kanun ve düzende zerre kadar gizem yoktur. Düzeni sağlamak pis bir iştir ve her kim ki işlerin temiz ve nizami olmasını ister, her türlü pisliğe bulaşmak zorundadır. İlla ki birisinin bu işi yapması gerekiyor,” dedi umutsuzca, “danaları birinin kesmesi gerektiği gibi. Ama danaları meraktan kesmek, işte bu barbarcadır, bu iş sadece ticaret olarak yapılmalıdır. Bir insana bir şeyi yapma görevi verildiyse, en azından insan o şeyi yapmaya hakkı olduğunu bilir. Bakın, çarpım tablosu ne kadar sorgulanıyorsa, adalet de o kadar sorgulanmalıdır. Her hırsızlığın yanlış olduğunu kanıtlayabilir misiniz bilmiyorum, ama ben size her hırsızlığın kanunlara aykırı olduğunu kanıtlayabilirim, zira her seferinde sizi tutuklayabilirim. Eğer sokağa inci saçarsanız, bir polis size sokağı kirlettiğiniz için ceza kesebilir. Ama bir anda mucizeler yaratmaya başlarsanız, buna, toplumun huzurunu bozacak davranış ya da kanundışı gösteri adını koymadığımız takdirde müdahale edemeyiz. Bizim devreye girebilmemiz için kanunun bir şekilde çiğnenmesi gerekiyor.”