Tuesday, July 10, 2018

Tek Adam ve Kalkınma


Can Teoman, Ahval

Tek adam iktidarları ve çevresindeki işadamlarının bir üretim artışı sağlayamadığına ilişkin örnekler daha yakın dönemde de var.

Örneğin 1445 yılında icat edilen ve ekonomi tarihi için de bir dönüm noktası olarak görülen matbaa makinesi 1476’ya kadar tüm Avrupa’ya yayıldı.


1485’te iktidarda olan ve dindarlığı nedeniyle ‘Sofu’ lakabı da takılan ikinci Beyazid tarafından matbaanın Osmanlı topraklarına girişi yasaklandı. Osmanlı’ya matbaa ancak 1725’te Sultan III. Ahmed’in İbrahim Müteferrika’ya verdiği izinle geldi. Ancak III. Ahmed, Müteferrika’nın basacağı kitaplara karar verecek dinsel ağırlıklı bir bürokratik kurul oluşturdu. Bu yüzden matbaa 1729’dan 1797’ye kadar sadece 24 kitap basabildi.


Acemoğlu, matbaanın gelmesine rağmen, Osmanlı İmparatorluğu’nun kitap üretiminin 1850’li yıllara kadar el yazısıyla gerçekleştirildiğini belirtiyor. İktisatçı, 1800’lerin başında İstanbul’da kitap yazmak için yaklaşık 80 bin katibin faaliyet gösterdiğini söylüyor.


Buradan matbaanın gecikmesinin maliyeti yüksek bile olsa, alternatifi konumundaki mevcut ekonomik yapının dönemin iktidar sahipleri için önemli bir siyasi-ekonomik kontrol sağladığını ve kaybedilmek istenmediğini anlıyoruz.


İktidarların yeni icatlara olan karşılığı sadece bunlarla da sınırlı değil. 1589’da Cambridge Üniversitesi’nden William Lee, icad ettiği örgü makinesi için dönemin lideri Kraliçe I. Elizabeth’ten patent istedi. Kraliçe patent vermeyi reddettiği gibi, Lee’ye ‘Hedefiniz çok yüksek efendi Lee. Bir düşünün icadınızın zavallı kullarıma neler yapabileceğini. İşlerini ellerinden alarak mutlak surette yıkımın eşiğine getirir ve böylece hepsini dilenciye çevirir’ diyordu.


Lee, Kraliçe’nin ardından tahta geçen Kral I. James’tan da aynı izni talep etti ama benzer cevabı aldı.


1621’de bir parlamento oturumu sırasında gündeme gelen bir istatistiğe göre İngiltere’de tüm üretim ve ticaret 700 tekelin elinde bulunuyordu. Elizabeth ve halefi I. James’in korumaya çalıştığı yün örgücüleri de bu tekellerden birine bağlıydı. Kraliyet Ailesi’nin en büyük gelir kaynağı da bu tekellere verilen izinler karşılığında alınan paralardı.


İktisatçı Daron Acemoğlu’na göre bütün bu örneklerlerde ortak nokta olarak teknolojik icatla değişim yaratacak tüm bu girişim örneklerinin devleti yönetenler tarafından engellenmesini gösteriyor.


Peki iktidarın savunduğu yandaş tacirler sadece kamuoyu tarafından adları iyi bilinen ünlü iş damları mı olmak zorunda. Hayır. Acemoğlu’nun kitabında konuyla ilgili örnekler kurulu düzenden çıkar sağlayan esnaf ve zanaatkarın da ekonomideki yenilenmeyi önleyen yapılar olarak karşımıza çıkabileceğini ispatlıyor.


Mesela Dionysius Papin adlı Fransız bilim adamı 1705’te buhar gücüyle çalışan bir tekne icat etti. Ancak daha ilk yolculuğunda nehirde taşımacılık (taksicilik) yapan esnaf tarafından saldırıya uğradı. Teknesi yakıldı, kendisi öldürüldü ve kimsesizler mezarlığına gömüldü. Esnafın ardında aynı zamanda yerel yöneticilerin desteği de vardı.


Daron Acemoğlu’nu okuyunca insanın aklına son dönemde Türkiye’de mevcut esnaf tarafından baskı altına alınan ve oy kaygısıyla AKP’nin de destek verdiği Uber ve Booking.com gibi teknolojik yeniliklerin yasaklanması da akla gelmiyor değil…


Anlaşılıyor ki iktidar ve onun çevresinde şekillenen ticaret sınıfını kayırmak için alınan yasaklar dünya tarihi boyunca tarihi boyunca ülkelerin zengin ya da fakir olmasını sağlayacak kalkınmanın önündeki en önemli engellerden birini oluşturuyor.