Kelimebaz
- Sözlükçülük ince iş. Türkçenin Oxford English Dictionary gibi eksiksiz bir sözlüğü olsaydı ne büyük medeniyet olurdu ah!
- Türklerin eski dininde cennet ve cehennem yoktu tabii. Bu konseptle ilk önce Hıristiyan ve Maniheist dinleri sayesinde tanıştılar, o dinlerle beraber terimleri de Soğdlardan öğrendiler. Yes, Türkler Müslüman olmazdan önce Şamanist değildiler, arada iki üç kapıdan daha geçtiler, unutmamalı.
- Soğdca neymiş? 1000’li yılların başına dek Semerkant ve Buhara yöresinde yerli ahalinin konuştuğu dilmiş. İrani bir dil, yani Farsça ile akraba ama Farsça değil. İlk Türk hakanlığının resmî yazı dili, öyle anlaşılıyor ki Türkçe değil Soğdca idi. Türk devletlerinden birinin bıraktığı ilk yazılı anıt da bu dildedir, 6. yüzyıla ait Bugut yazıtı, Orhun yazıtlarından 200 sene daha eski.
- İnsan ne kadar öğrense cehaletinin o kadar farkına varıyor, bilginin ne kadar sonsuz bir umman olduğunu biraz daha iyi kavrıyor.
- Türkçede bugün dilin temel kurallarından biri bildiğimiz küçük ses uyumu var ya, 17. yüzyıl sonlarında ortaya çıktı. Yani bugün nın/nin/nun/nün yahut dı/di/du/dü diye dörtlü çekim yaptığımız ekler daha önce ikili ses uyumuna tabiydi. Geçmiş zaman –di’si mesela geldi, güldi, saldı, kodı, yutdı, öldi diye söylenirdi. Sahiplik eki lu/lü idi, havalu, sevgilü, cebelü, canlu, develü, kitaplu vesaire.
- Dünyada hiçbir dil “gerçek” değildir, hepsi de “bozulmuş” çünkü. Aralıksız bozulmaya devam ediyorlar üstelik. Türkçe dedikleri dil neden BUGÜNKÜ insanların konuştuğu dil değil de 8. yüzyılda Ortaasyadaki insanların konuştuğu dildir? Eski olan makbulse neden mesela Orhun Türkçesidir de MÖ 2. yüzyıl yahut binyıl Türkçesi değildir? Aralıksız değişen bir sosyal organizmayı neden rastgele bir tarihte –hayali bir geçmişte- dondurma ihtiyacı duyarlar?
- Bugünkü Türkçede, türevin türevlerini, deyimleri filan boş verin, nisbeten sade tipte diyelim 30.000 kelime varsa, bunların yüzde 80 kadarı 1300’lü yıllardan bu yana dile giren kelimelerdir. En az bir o kadar kelime de aynı dönemde dile girip sonradan kaybolmuştur. Demek ki 700 yıldan beri her sene dile 60-70 yeni kelime girmiş ortalama bir hesapla.
- Devrim Tarihimizin ünlü anekdotlarındandır, bilir misiniz? 30 ve 31 Ekim 1922’de toplanan Meclis, saltanatı kaldırma kararını bir türlü alamaz; lehte ve aleyhte konuşanlar olur. Bunun üzerine Başkumandan Paşa bir masanın üzerine çıkıp gereken uyarıyı yapar. “Efendiler,” der, “bu iş hakla hukukla olmaz. Güç meselesidir. Saltanat her halükârda kaldırılacaktır. Terbiyenizle bu gerçeği kabul ederseniz iyi olur, yoksa ihtimal bazı kafaların kesilmesi gerekir.” Bunun üzerine Ankara Mebusu Mustafa Efendi (Beynamlı) söz alır, “Biz meseleyi başka nokta-i nazardan telakki ediyorduk efendim,” der. “İzahınızdan tenevvür ettik.