Sunday, February 11, 2018
İnce Dilimlere Ayırma
“İnce dilimlere ayırma” kısacık tecrübeler sonucu gözlemleyebildiğimiz durum ve davranışlarda bilinçdışımızın tekrar eden kalıpları bulabilme becerisi demek.”
**
“İnce dilimlere ayırarak analiz etme egzotik bir güç değil. İnsan olmanın temelinde yatan bir olgu. Ne zaman yeni biriyle tanışsak, hızlı bir karar vermek durumunda kalsak ya da yeni bir durumla yüzleşsek bu yöntemi kullanırız. İnce dilimlere böler ve öyle inceleriz ve bu becerimize güvenmeyi öğreniriz. Çünkü etraf kendini gizleyen farklı üsluplarla, küçücük bir detaya bir iki saniyeliğine dikkatlice eğilerek bakınca büyük resmi görmemizi sağlayan durumlarla dolu.
Örneğin birçok iş dalında ya da disiplinde tecrübelerin küçücük bir kısmından yola çıkarak derin analiz yapabilme yeteneği için ayrı bir terim kullanılıyor olması sizce de çok ilginç değil mi? Basketbolda etrafında olan biten her şeyin farkında olan oyuncunun “saha görüsü”ne sahip olduğu düşünülür. Askeriyede usta generallerin, Fransızcada coup d’oeil denen “bakışın gücü”ne yani savaş alanına kısa bir anlığına bakıp duruma hâkim olma becerisine sahip olduğu söylenir. Napolyon’da coup d’oeil vardı. Patton’da da vardı. Cape May, New Jersey’deki kuşbilimci David Sibley’nin dediğine göre bir keresinde iki yüz metre uzaklıkta uçan bir kuş görüp, bunun kızılbacak ailesine ait olan döğüşken olduğunu anlamış. Bu, uçan bir döğüşkeni ilk görüşüymüş ve gördüğü an dikkatli bir teşhis yapması için yetecek uzunlukta da değilmiş. Ama kuş gözlemcilerinin ‘giss’ dediği kuşun genel görüntüsü anlamına gelen şeyi o uzaklıktan bir anlığına da olsa yakalamış ve bu ona yeterli olmuş.”
**
“Son yirmi yılın en favori filmlerinin birçoğunun yapımını üstlenmiş olan Hollywood yapımcısı Brian Grazer, aktör Tom Hanks’le tanıştığı ânı anlatırken neredeyse hep aynı cümleleri kullanıyor: “1983 yılıydı. Hanks o zamanlar hemen hemen hiç tanınmıyordu. Oynadığı tek yapım şimdi tozlu raflara kaldırılmış bir televizyon dizisi olan Bosom Buddies’ti. İçeri girdi ve Splash filmi için replikleri okumaya başladı ve tam o anda ne gördüğümü size söyleyebilirim,” diyor Grazer. Daha ilk anda Grazer, Hanks’in özel biri olduğunu anlamış. “Yüzlerce insan gelip seçmelere katılmıştı ve pek çoğu ondan daha komikti. Ama hiçbiri onun kadar sevimli değildi. Onun yerinde olabileceğimi düşündüm. Yaşadığı problemler benimkilere çok benziyormuş gibi hissettim. Birini güldürmek için ilginç biri olmak gerekir, ilginç biri olmak için de acımasız şeyler yapmak gerekebilir. Komedi öfkeden gelir, ilginçlik de kızgın olma halinden; öteki türlü bir çatışma olmaz. Hanks hem acımasızdı hem de kendini affettirebiliyordu ve böyle birini affedebilmek gerekir çünkü sonunda kız arkadaşını terk etse bile, ya da sizin dünyada yapmayacağınız şeyleri yapsa bile yine onun yüzüne bakacaksınız. Bunların hepsi bu haliyle düşünülmemişti o zaman. Bu içgüdüsel bir karardı ve ancak bir süre sonra altında yatan nedeni böyle açıklayabilecektim.”
“Sanırım birçoğunuzun Tom Hanks hakkındaki görüşü aynı. Nasıl biri olduğunu size sorsam düzgün, güvenilir, ayakları yere basan ve komik derdiniz. Ama aslında onu tanımıyorsunuz. Onla arkadaş değilsiniz. Onu sadece filmlerinden ve birbirinden farklı karakterlere bürünmüş bir şekilde gördünüz. Yine de tanık olduğunuz bu ince dilimler sayesinde onun hakkında bir kanıya vardınız ve bu kanının Tom Hanks filmlerini izleme deneyiminizin üstünde çok ciddi bir etkisi var. Herkes Tom Hanks’i astronot olarak düşünemediğini söylemiş; Grazer, Hanks’in Apollo 13’te oynamasına karar verdikten sonra. “Tom Hanks astronot olabilir miydi bilmiyordum. Ama elimde büyük tehlikeler atlatan bir uzay aracıyla ilgili bir film vardı ve şöyle düşündüm: Dünya en çok kimin geri dönmesini ister? Amerika kimi kurtarmak ister? Tom Hanks. Onun ölmesini istemeyiz. Onu çok seviyoruz.”