Saklamasını bilmek zenginlikten iyidir derler.
**
Kamp yaşantısı süresince, köyünde yediği yemekleri getirirdi aklına. Tava dolusu patates kızartması, tencere dolusu lapa, daha önceki bolluk yıllarında iri iri et parçaları getirirlerdi sofraya. Hele süt, iç içebildiği kadar! Kamp yıllarında bunu böyle olmaması gerektiğini anladı Şuhov. İnsan yemek yerken her lokmayı tadını çıkara çıkara çiğnemeliydi. Tıpkı şimdiki gibi; ufak lokmaları diliyle damağında eze eze, bir avurdundan öbürüne döndüre döndüre... Şu yarı yarıya hamur çavdar ekmeği ne kadar da lezzetli, kokulu geliyoru insana! Sekiz dokuz yıldır kamplarda ne yiyordu Şuhov? Hiç! Ama nasıl çiğniyordu ağzında? O-ho!..