Tuesday, June 30, 2015

Neden Ümitvârım

Her ne kadar ben ve benim emsalim kendimizi mahvolmuş bir nesil olarak görsek de gelecek nesil için bir köprü durumundayız. Gelecek neslin ise, hadis-i şeriflerin verdiği müjdeler içinde, Cenab-ı Hakk’ın hususi iltifatına nâil olacağına inanıyoruz. Ben de onca cürmüm ve günahıma rağmen bu iltifatlardan istifade etme ümidini taşımaktayım. Şahsen hep bu hususu düşünerek, hiçbir zaman ümitsizliğe düşmedim. Bir karanlık dönemde hiç yoktan başlayıp gelişen, mesafe üstüne mesafe kat eden, hatta daha gerilere dönüp baktığında, dün ufkunda yalancı bir şimşeğin çakmadığını, kâzip bir fecrin tulû etmediğini gören ve bugün bir zahre-i şemse ulaşan ve Güneş’in parlaklığı başını okşayan bir neslin ümitsizliğe düşmeyeceğine inanıyorum. Zira bizden evvelki nesillerin kupkuru ve kapkaranlık bir dünyaları vardı.

**
Biz, iki asır evvel “Batılılaşacağız” diye gafletle bir kuyuya baş aşağı dalmaya durduk. Biz indikçe birileri bize “Merdiven çıkıyorsunuz.” diyor ve âdeta her yüz metre düşüşte bize bir madalya takıyorlardı. Bütün bunlar, bizim maskaralığımızın ifadesiydi. Ancak Allah’ın lütuf ve keremiyle yirminci asırda birden bire İslâm âleminin makus tali’i yeniden değişmeye durdu. Bir kere daha Cenab-ı Hak (celle celâluhu), mürşid ve mübelliğler göndererek Kur’ân’ın mübarek yüzünden perdeyi açıverdi ve yeniden Tur’da berk çakar gibi oldu, Hira’da vahyin sesi gürlemeye başladı.

**
Bir zamanlar lisede okuyan bir talebeyi camide namaz kılarken görmek, içimize Tur’dan esen bir bişâret ve müjde gibi geliyordu. Şimdi ise her şey çok farklı...