Sunday, May 8, 2016

Hayat Nedir?

Bir krala, pek zengin ve pek kudretli bir ölümlü gözüyle kim bakmaz? Ama, onun ruhu itibara layık hiçbir sıfatla süslü değilse, sahip olduğu şeylerden memnun değilse, o gerçekten pek fakir değil midir? Ruhu birçok kötü tutkunun egemenliğine boyun eğmekte ise, o tutsakların en aşağısı değil midir? Bu dünyanın bütün diğer şeyleri hakkında böyle usa vurmalar yürütülebilir. Fakat bu örnek yeterlidir. Belki bana bütün bu usavurmalar nereye varıyor, diyeceksiniz, nereye vardığını şimdi göreceksiniz. Aktörler rollerini oynarken biri gelip onların maskelerini söküp atarak seyircilere doğal çehrelerini gösterirse, sahneyi bozmaz mı? Bir çılgın gibi tiyatrodan dışarı atılmayı hak etmez mi?

Fakat bu olunca her şeyin hemen yüzü değişir: kadın bir erkek olur, delikanlı da bir ihtiyar, krallar, kahramanlar, tanrılar o anda gözden kaybolurlar ve yerlerinde yalnız birtakım sefiller, maskaralar görülür. Hayal mahvolmakla piyesin uyandırdığı bütün ilgi mahvolur. İşte bu kılık değiştirme, bu gizlenmedir ki seyircinin gözlerini sahneye bağlar. Fakat hayat nedir? Böyle şekillere girmiş olan insanlar, sahneye çıkarlar, rollerini oynarlar ve tiyatro sahibi bazen kıyafetlerini değiştirdikten, onları kâh kralların görkemli erguvanı içinde, kâh esaret ve sefaletin iğrenç paçavralarına bürünmüş olarak gösterdikten sonra, nihayet sahneyi terk etmeye zorlar.