Friday, February 28, 2014

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 37 : Ra'd Suresi'nden 3 - Kötülüğü İyiliikle Savarlar


“Yine onlardır ki, Rabbilerinin rızasını kazanma arzu ve iştiyakıyla (O’nun yolunda karşılaştıkları her zorluğa) sabreder, namazı bütün şartlarına riayet ederek vaktinde ve aksatmadan kılar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz her şeyden (Allah yolunda ve muhtaçlar için) gizli ve açık infakta bulunur ve kötülüğü daima iyilikle savarlar.” [Ra'd 22]
Bu son cümlenin pek çok manâları vardır. Kısaca:

  • Yaptıkları her kötülük ve/veya işledikleri her günahı hemen tevbe ile temizler ve silerler.


  • Ne zaman bir kötülük yapsalar, hemen arkasından bir iyilik yaparak onu gidermeye bakarlar.


  • Kendilerine kötülük yapanlara iyilikle mukabelede bulunurlar.

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 36: Ra'd Suresi'nden 2 - Kainat Müslümandır

İslâm her şeyden önce kâinatın dinidir, çünkü İslâm, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a secde ve teslimiyetin adıdır. Güneş, ay, yeryüzü, kısaca insan vücudu dahil bütün varlıklar, Allah’a itaat içinde olduğundan Müslümandır. İnanmayanlar ve ateistler bile bu manâda Müslümandırlar; çünkü onların vücutları ve biyolojik-fizikî hayatları da Allah’ın çizdiği çerçeve içinde O’nun koyduğu kanunlara tâbidir. Dolayısıyla kâinattaki her şey, isteyerek veya istemeyerek, yani herhangi farklı bir seçeneği olmadan Allah’a secde halindedir, O’na olan teslimiyetini ilan etmektedir.

Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 35 : Ra'd Suresi'nden - Kudret Delili


“Tabiat”ta her defasında orijinal ve pek çok maksada yönelik icraat görürüz. Bunlar, âdeta sonsuz sayıda fakat mükemmel ve kusursuzdur; oysa bir şeyin çokluğu mükemmelliğe manidir. Ayrıca bunlar, sonsuzca kolaylıkla olur, fakat bu kolaylığa rağmen tam bir düzen ve âhenk içindedir. Yine, bu icraat hem çok hızlı fakat sağlam, yerli yerinde ve pek çok maksada yöneliktir. Sayısız denebilecek çoklukta tür bir arada, ama her biri, hattâ pek çok türlerin her bir ferdi diğerlerinden ayırt edici farklılığa sahiptir. Her bir hadise, her bir varlık, âdeta masrafsız ve insan için çok ucuza mal olmakta, fakat kâinat değerindedir. Meselâ, bir kiraz tanesinin meydana gelmesi için güneşe, yağmura, havaya, toprağa, kiraz ağacı ve tohumuna, bu tohumun kiraz olabilme özelliğine ve bütün bu unsurların çok esaslı işbirliğine ihtiyaç vardır. Kısaca, bir kiraz tanesinin varlığı için bütün bir kâinat gereklidir. Böyle iken, bunlar insana karşılıksız sunulmaktadır. Türler ve fertler arasında zaman ve mekân bakımından ne ölçüde mesafe bulunursa bulunsun, hem en yüksek derecede benzerlik, hem farklılık söz konusudur. 

Çokluğa rağmen sonsuz değerde sanat ve mükemmellik, mutlak kolaylığa rağmen kusursuz düzen, sistem ve âhenk, inanılmaz sürate rağmen tam bir denge, tenasüp ve sağlamlık, sonsuzca çokluğa, karışıklığa ve dağılıma rağmen mükemmel ferdîlik ve ayrışma (taayyün), akıl almaz ucuzluğa rağmen en yüksek değer ve fiyat, Tek ve Benzersiz Yaratıcı’nın eseri ve O’nun varlığına, birliğine, İlim, İrade ve Kudreti’ne delildir. (Mesnevî-i Nuriye, 32)”


Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali [Ali Ünal] 34: Yusuf Suresi'nden 4 - Bilme


Kimse, bilhassa tamamıyla bilmediği bir konuda son sözü söyleme iddiasında bulunmamalı ve kendisi üzerinde daha iyi bir bilenin olabileceğini her zaman hesaba katmalıdır. Bilme konusunda, her şeyi kusursuz olarak bilen Hz. Allah’a varıncaya kadar mertebeler vardır.

Tuesday, February 25, 2014

Dombıra


kara kıs avulumga kelgende
kültüldegen kar yerge tüsgende
dombıramdı alarman
yürek sazım çalarman
kaygırgandı eşaytbam

dombıra sazım estgen ataylar
manesine es bergen anaylar
estgenine oy berip
yüreklerge ses berip
köz yastı kızganmaslar

ey dombıra, ey dombıra

nogaydın kaygı sansız kününde
batırler yuklamagan kününde
yüreklerin kötergen
sogıslarda küşbergen
köptü körgen dombıra

ey dombıra, ey dombıra


Türkçesi;

kara kışköyüme gelende
lapa lapa kar yere düşende
dombıramı alırım
yürek sazımı çalarım
kaygılarımı hiç söylenmem.

dombıra sazımı işiten babalar
manasına kulak veren analar
işittiğine akıl yorarak,
yürekleri titreyerek
göz yaşlarını esirgemezler.

ey dombıra, ey dombıra

nogayların derdi sayısız, her gününde
yiğitlerin uyumadığı günlerde
yüreklerini cesaretlendiren
savaşlarda güç veren
görüp geçirmis dombıra

ey dombıra, ey dombıra.

Arslanbek Sultanbekov


  • http://www.uludagsozluk.com/k/dombra/
  • http://www.youtube.com/watch?v=rZPlWWlGVtY

Friday, February 14, 2014

Gözlemci(!) Bilim Adamı




Artık ciddi bilim felsefecilerinin hepsi (ve bilim adamlarının çoğu), bir efsanenin varlığında hemfikirdirler. Bu efsane, Aydınlanma idealinde olduğu gibi, tamamiyle bağımsız, bütün yanlı teorilerden, felsefi, etik ve dinsel yükümlülüklerden sıyrılarak araştırma yapan ve önyargısız çıkarımlarla mutlak doğruyu bulmaya çabalayan tarafsız ve rasyonel bir bilim insanı olarak resmedilen ‘gözlemci’ efsanesidir. Bu alandaki herkes bilim adamlarının etkisinde kaldıkları önkabullerinin yani belirli dünya görüşlerinin olduğunu bilir.

Natüralizm vs. Teizm


Mesele din ile bilim arasındaki bir çatışmadan kaynaklanmıyor. Sorun, bilimadamları tarafından kabul edilen çeşitli dünya görüşleri arasındaki, özellikle de natüralizm ve teizm arasındaki çatışmadan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, aslında bizim bu kitapta cevabını aradığımız soru, bilimin hangi dünya görüşünü desteklediğidir: Natüralizmi mi yoksa teizmi mi?

Günümüzde Bilime Hakim Olan Paradigma


Hem zamanımızda hem Galileo’nun zamanında geçerli olan şey, hâkim bilimsel paradigmayı eleştirmenin risklerle dolu olduğudur, eleştiriyi yapan kim olursa olsun.

Dawkins, Bilim, İnanç


Dawkins, ‘bilimsel inanç insanlar tarafından test edilebilen bir delil içerir, oysaki dinsel inançlar bir delile dayanmaz, üstelik onlar bunu bir övünç vesilesi Kabul ederler’ der. Bu sözlerden de anlaşıldığı gibi onun Tanrı düşmanlığı aslında bu yanlıştan kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle o bütün dini inanışları kör inanç zannetmektedir. Eğer öyle olsaydı, gerçekten de inanç ‘çiçek hastalığı’ ile beraber kategorize edilmeyi hak ederdi.  Oysa ki biz de Dawkins’e şu soruyu sorabiliriz: ‘Dini inancın delile dayanmadığı fikrinin delili nedir?

Elbette maalesef hiçbir delile dayanmadan inanan, bilim karşıtı ve gerici insanlar yok değil. Belki Richard Dawkins, bir talihsizlik sonucu bunlarla çok fazla karşılaşmış da olabilir. Fakat bu durum, hakim çizginin, inanç ve delilin bir arada olması gerekliliğini savunduğu gerçeğini değiştiremez. Evet, gerçekten de inanç delile dayanmalıdır ve tabii ki delilin yokluğu bir övünç vesilesi değildir. Yuhanna İsa’nın şöyle dediğini yazar: ‘İman edesin diye bunlar yazılmıştır.’ Aziz Paul, modern bilimin birçok öncüsünün söylediği gibi, tabiatın bizzat kendisinin tanrı’nın varlığı için bir delil olduğunu dile getirir: ‘Var edilip yaratılan her şey O’nun gaybi sıfatlarını açıkça göstermektedir. Dolayısıyla artık onların inanmamak için bir özrü yoktur.

Tıpkı bilimde olduğu gibi imanda da akıl ve delil bir bütün oluştururlar. Yani aslında Dawkins’in ‘kör inanç’ olarak tarif ettiği şeyin tam aksi bir durum söz konusu. Onun bu çelişkinin farkına varmıyor olması şaşılacak şey doğrusu. Bu durum acaba onun kendi kör inancının bir sonucu olabilir mi?


Dawkins’in nev-i şahsına münhasır bu inanç yorumunun kendisi aslında, onun iğrenç diye nitelendirdiği, delilsiz inanca çarpıcı bir örnektir. Onun inancın zevki diye nitelendirdiği, kanıttan bağımsız olma durumu, bizzat kendisinin iddialarında bulunan bir özelliktir. Doğrusu bu olağanüstü bir tutarsızlık örneği değil de nedir? Maalesef, imanı ‘kör inanç’ ile eşitlerken neden hiçbir delil sunmadığını bulmak hiç de zor değil. Böyle bir delil yok da ondan. Dawkins’in iman tarifine benzer bir iman anlayışını savunan ciddi bir ilahiyat alimi ya da düşünürü olmadığını tespit etmek için öyle uzun boylu araştırmaya da gerek yok.