Siyasetin ve medyanın yalanı sıklıkla tekrar etmesini Hitler’in propaganda subayı Goebbels’e bağlayan çoktur. Malum zat şöyle demiş: “Bir yalan yeteri kadar tekrar edilirse sonunda herkes ona inanır.” Yalnız propaganda subayının unuttuğu bir şey var sanırım, bu kadar sık yalan söylenirse, bir süre sonra en mutlak hakikat bile yalancının ağzında sakil duracak, inanan kimse kalmayacaktır.
Bilmem Yalancı Şahitler Kahvesi’ni bilir misiniz?
Epey eskiden adliyenin karşısında bir kahve varmış. Sakinlerinin tamamı yalancı şahitlerden oluşurmuş. Kimin hangi mahkemede sıkışıp, yalancı şahide ihtiyacı olursa, gidip bu kahveden gerektiği sayıda şahit bulurmuş. Adamın birinin böyle bir ihtiyacı olmuş ve bir dostunun salık vermesiyle Yalancılar Kahvesi’ne gelmiş. Fakat kahvede bir ocakçı, bir de miskin miskin oturan biri varmış. Adam ocakçıya yanaşıp, “Bana, burada yalancı şahit bulunurmuş dediler geldim ama hiç kimse yok.” demiş. Ocakçı, “Aslında kalabalıktır ama herkes bir cenazeye gitti şuradaki arkadaşı nöbetçi yalancı olarak bıraktılar, istersen onunla bir konuş.” demiş.
Bizimkinin gözü pek tutmasa da, eli mahkum yanaşmış:
- Affedersin bilader bir şahitlik işi vardı da...
- Yardımcı olalım abi, konu neydi?
- Bir alacak-verecek meselesi…
Yalancı şahit bir anda ciddileşmiş:
- Vaaay!.. O it herif hâlâ ödemedi mi borcunu abicim?..
Bizimkisi şaşırmış ve düzeltmiş.
- Yok öyle değil, borçlu olan benim.
Yalancı şahit daha da kendinden emin:
- Yahu abicim kaç defa ödeyeceksin o dürzünün parasını? Hadi duruşmaya yetişelim de hakime bir de ben anlatayım!!!
Medyamızın hızla yalancılar kahvesine döndüğü bir süreçten geçtiğimizin farkındasınız değil mi?
M. Nedim Hazar, Zaman