Tuesday, August 4, 2015

Melekiyet

Meleğin hoşlandığı şeylerden biz “mukayyet” (belli kayıtlara bağlı) olarak hoşlanırız. Şöyle ki, melekiyet tarafımız galebe çaldığı an bizim de ibadet ü taattan hoşlandığımız anlar olur. An olur ki, sağımızda ve solumuzda çocuklarımız feryad u figan etse veya cazibedar keyfiyetleriyle gözümüzün önüne dikilse, evlad ü iyal, mal ve menal zihnimizde canlansa hepsini bir tarafa iter, “Hayır, hiçbiriniz bana lazım değilsiniz. –Yunus’un diliyle– Bana Seni gerek Seni.” deriz. Bir ân-ı seyyâle nuranî hayatı yakaladığımız ve ruh âlemimize bir pencere açıldığı an, farkına vararak veya varmayarak lâhut âleminden içimize bir esinti geliverir ve böylece iç dünyamızda melekiyet keyfiyetine ait bir şeyler belirmeye başlar. İşte bizdeki bu kayıtlı ve geçici durum meleklerde devamlıdır. Melek her an elinin ters tarafıyla dünya ve mâfihâya (içindekilere) ait her şeyi atabilir ve her an kemerbeste-i ubûdiyet içinde Rabbin huzurunda lezzet ve zevkle kanatlanır.