Oyun, “çocuğun fantezi dünyasına girip onun dünyasındaki gizli kahramanlarla tanışmak ve onun hayal dünyasındaki kuralları öğrenerek o kurallara tabi olmaktır.” Yoksa çocuğun yanında bulunup onun arabalarından birini alıp masanın üzerinde “düüt düüt” diyerek araba sürmek, çocukla oyun oynamak anlamına gelmez. Çocukla oyun oynamanın ilk ve temel şartı, çocuğun sizi oyun oynayabilecek “kabiliyette” bulması ve sizi kendi hayal dünyasına “kabul etmesi”dir. Çocuk, kurallarını kendisinin koyduğu, kahramanlarını kendisinin oluşturduğu bu özel dünyaya, herkesi hemencecik kabul etmez; bu kendi anne-babası da olsa.
***
Çocukla oynamayı kabul ettiyseniz kuralları siz koymamalısınız. Çocuğun kurallarına uymalısınız. Küçük oyuncak arabalarınızı masanın üzerinde yavaş yavaş sürerken birden çocuğun durduğunu gördüğünüzde, kırmızı ışığın yandığını unutmamalısınız. Sakın ola ki “Kırmızı ışık nerede?” diye sormayın, çocuk böylesi bir soru karşısında hayal kırıklığına uğrar.
***
Oyun sırasında hiç beklenmedik bir sorunla karşılaşan çocuk, anlık bir karar verme ile (kendince) o sorunu çözebilme kabiliyetini de elde eder. Örneğin küçücük araba ile hız yapan bir çocuğu durduran (hayalî) trafik polisi, “Neden hız yapıyorsun?” diye sorduğunda çocuğun vereceği her bir alternatif cevap, çocuğun analitik düşünme gücünün artmasına da neden olacaktır.