Tuesday, January 26, 2016

Çocukların ve Hayvanların Başına Gelen Musibetler


Çocuklar gibi masum insanlara veya hayvanlara gelen felâketlerde, musibetlerde, insan aklının ilk anda kavrayamayacağı sebepler ve hikmetler vardır. İlâhî Meşîet’in düsturlarını ihtiva eden Şeriat-ı Fıtriye’nin hükümleri aklın varlığına tâbi değildir ki, aklı ve/veya aklî sorumluluğu olmayan varlıklara tatbik edilmesinler.

İnsan iradesi gibi, irade sahibi varlıkların iradesinin sözkonusu olmadığı her yerde ve olup biten her şeyde mutlaka pek çok manâlar ve hikmetler vardır. Ancak insan ve cinler gibi günaha istidatlı irade sahibi varlıklardır ki, onlardan abes işler çıkabilir. Fakat Cenab-ı Allah’a ait hiçbir icraatta zulüm, manâsızlık ve hikmetsizlik olmaz. Ne var ki, insan aklı, bunların hepsini kavrayamayabilir. Kâinatta geçerli ve Cenab-ı Allah’ın icraatının unvanları olan ‘kanun’ dediğimiz kaideler veya isimler, nitelemeler, bir açıdan İlâhî Meşîet’in vücut verdiği düsturlardır. Cenab-ı Allah’ın Meşîet’i ile İrade’si arasında, bazen aynı manâda kullanılsalar da fark vardır. Meselâ, Cenab-ı Allah hiçbir zaman günah, zulüm ve kötülük irade etmez; bunları istemez, asla emretmez ve bunlardan razı olmaz. Fakat bunlar da, Cenab-ı Allah’ın Meşîet’ine dâhildir. Meşîet, bir bakıma İlâhî Kader’in, bir diğer açıdan İlm-i İlâhî’nin bir nev’i unvanıdır ve Hikmet’e birlikte, varlıkların fiilleri dâhil, kâinattaki her şeyin ve her hadisenin yaratılmasına bakar. Meşîet’in Kader ve insan iradesi münasebeti noktasında insan iradesiyle de münasebeti sözkonusudur. İlâhî İrade ise, daha ziyade, insanlar gibi sorumlu varlıkların özellikle Din’e dâhil olarak yapmaları ve yapmamaları gereken ameller ve bunlara ait hükümlerle alâkalıdır. Denebilir ki, Meşîet, kâinatın yaratılış ve işleyiş kanunları, bir diğer ifadeyle, Cenab-ı Allah’ın içindeki her şeyle birlikte kâinatı yaratma ve idare etmekle ilgili icraatının unvanlarının teşkil ettiği Şeriat-ı Tekvîniye veya Fıtriye’nin kaynağı olup, İrade ise, daha çok Şeriat-ı Garra’daki hükümlere bakar.

İşte, İlâhî Meşîet’in düsturlarından ibaret olan Şeriat-ı Tekvîniye ve Fıtriye’nin hükümlerinin en azından bir kısmı, insan gibi akıllı varlıkların akıllarının varlığına bağlı değildir. Yani, Şeriat-ı Garra’nın hükümlerine muhatap olmada akıl veya aklı bulunma esas olup, âkıl-bâliğ olmamış kişiler, yani çocuklar ve deliler bu Şeriat’ın hükümleriyle sorumlu değilseler de, aklı, şuuru, iradesi olsun olmasın her varlık, her şey, Şeriat-ı Tekvîniye’nin hükümlerinden mesuldür. Çünkü Şeriat-ı Tekvîniye’nin bazı hükümleri, kalb, his ve istidada, yani kapasiteye bakar. Meselâ, bir çocuğun Şeriat-ı Tekvîniye veya Fıtriye’nin hitap ettiği ve temel aldığı düsturlardan olan şefkati, kuş olsun sinek olsun, bir canlıyı öldürmeye temelde mânidir. Hattâ, yetişkin bir insanın aklı o insanın bir sinek, böcek veya kuşu öldürmesine mâni olmayabilir; fakat çocuğun şefkati ve merhameti, yetişkinin aklından daha kuvvetli olarak, böyle bir öldürmeye esasen mânidir. Fakat bir çocuk, bu şefkate ve merhamete muhalefetle bir sineği, böceği, kuşu öldürürse, ceza olarak düşer kolunu kırar veya bir başka yerini yaralar. Yine, dişi bir kaplan, kendi çocuklarına olan şiddetli şefkatine rağmen, bu şefkati bir başka hayvanın, meselâ bir ceylanın yavruları için kullanmaz ve o yavruları parçalarsa, bu defa, avcının okuna veya kurşununa hedef olur. Çünkü, üzerinde ayrıca durulacağı üzere, etobur vahşî hayvanların Şeriat-ı Tekvîniye’ce meşrû gıdaları, ölmüş hayvanların cesetleridir. Fakat bir kaplan veya aslan veya çakal, Şeriat-ı Tekvîniye’nin düsturu olan fıtratındaki şefkat hissine muhalefet ederek, kendisi için meşrû olmayan ceylanı veya yavrularını parçalarsa, Şeriat-ı Fıtriye veya Tekvîniye de, buna ceza olarak, onun, sözgelimi avcının kurşunlarına hedef olmasına hükmeder. Ceylanın ve yavrularının parçalanmasında da yine Şeriat-ı Fıtriye’nin esaslarından olan İlâhî hikmet ve rahmete ait kaideler ve düsturlar vardır. Fakat biz, hayvanlar âleminde olup biten her şeyi küllî ve cüz’î yanlarıyla bilemediğimiz için, her kevnî hadiseyi hikmetleri, sebepleri ve neticeleriyle kavrayamayız. İşte, masum çocukların ve hayvanların başlarına gelen felâketlerde bu türden hikmetler ve sebepler vardır. Kur’ân-ı Kerim’de Kehf Sûresi’nde anlatılan Hz. Musa ve Hz. Hızır kıssasında ve bilhassa bu kıssa içinde anlatılan Hz. Hızır’ın masum bir çocuğu öldürmesi hadisesinde İlâhî Meşîet ve Kader’e ait hikmetler ve sebepler nazara verilmektedir.