Camus, iki temel kavramsallaştırma yapar ve bu kavramları edebiyatında kullanır. İlki, daha çok Veba’da anlattığı “başkaldırı,” ikincisi Yabancı’da başarıyla işlediği “uyumsuzluk”tur. Gerek Sisifos Söyleni kitabında gerekse diğer denemelerinde anlattığı uyumsuzluğu, Antik Yunan’daki Sisifos’tan ilham alarak açıklar. Malumunuz Sisifos, her defasında aşağı yuvarlanan bir kayayı dağın zirvesine çıkarma cezasına çarptırılmıştır. Zavallı Sisifos’un büyük bir emek harcayarak, eziyet çekerek yukarı taşıdığı kaya, işin hitamında dramatik biçimde gerisin geriye, aşağıya doğru yuvarlanıyordur. Camus, bu acımasız cezayı ve beyhude emeği, insanın hayat mücadelesine benzetir. Onun “absurde” dediği uyumsuzluk, biraz abesle biraz da insan bilinci ile dünya arasındaki kopuşla anlatılabilir. Yabancı, bu uyumsuzluğu anlatan sahiden etkileyici, çığır açıcı, dönemi itibarıyla (1942) rahatsız edici bir romandır. Camus, gündelik hayatın monotonlaşmasına dikkat çeker, her bir gün yekdiğerinin aynısıdır; çalışarak, evlenerek, diploma alarak, çocuk yetiştirerek yaşasa da insan bunları niye yaptığını esasen bilmez veya gelecekte daha iyi bir hayat yaşayacağını düşünerek o yeknesaklığa katlanır. Oysa yaşadıkça ve gördükçe, aynı monotonluğu gelecekte de yaşayacağını anlayarak huzursuz olur. Hayatın bir anlamı, eylemlerin bir amacı olması bekleniyordur ama insan her şeyi son kertede nedensiz yere yapıyordur.
Levent Cantek, Sabit Fikir, Mayıs 2017
http://derinhakikatler.blogspot.com/2017/06/bir-uyumsuzun-serencam.html