“Nüfus, kısmen tıptaki ilerlemeler sayesinde, öyle bir noktaya ulaştı ki dünyanın pek çok bölgesinde, kıtlığın pençesine düşmüş toplulukların en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan âciziz artık. Kaldı ki insanların geçiminin temin edilebildiği yerlerde de, her geçen gün daha çok insana iş olanağı sağlayabilmek için devamlı daha çok üretim yapmak gerektiğinden, bir dengesizlik kendini belli ediyor. Haliyle, giderek hiç bitmeyecek bir üretimi artırma yarışına sürüklendiğimizi hissediyoruz. Üretim tüketimi, o da daha çok üretimi zorunlu kılıyor. Sanayinin dolaylı ya da dolaysız ihtiyaçları yüzünden, gitgide daha büyük insan toplulukları arzulanıyor adeta. Bu topluluklar devasa kentsel yerleşim yerlerinde toplanıyor, bu yerler de yapay ve insanlık dışı bir varoluş dayatıyor insanlara. Demokratik kurumların işleyişi ve sosyal güvenlik ihtiyaçları, her yeri istila eden, toplumsal yapıya sülük gibi yapışıp onu felç eden bir bürokrasiye yol açıyor. Bu modele göre inşa edilen modern toplumların çok geçmeden yönetilemez hale gelip gelmeyeceğini sorgulamaya başladık artık.”
**
Antropologların incelediği toplumlar, kurallardan çok daha fazla kulak verilmeyi hak eden dersler verir ve, az önce de belirttiğim gibi, bunların batıl inançlardan ibaret olduğunu düşünmemiz hata olur; bu toplumlar insan ile doğal çevre arasında, bizim artık kuramadığımız bir dengeyi kurmayı başarmışlardır.
**
“Antropolog, her toplumu kendi kurumları, âdetleri ve inanışlarından başkasının mümkün olmadığı zannından vazgeçmeye çağırır yalnızca; toplumun bu kurumları, âdetleri ve inanışları iyi addetmesi sebebiyle, bunların eşyanın tabiatında bulunduğunu ve kendisininkilerle uyuşmayan değer sistemlerine sahip olan başka toplumlara bunları fütursuzca dayatabileceğini sanmaktan vazgeçirir.”
**
“Antropoloji, ilk ders olarak, bizimkilerle karşılaştırdığımızda bize ne kadar sarsıcı ve akıldışı görünürse görünsün, her âdetin, her inanışın, iç dengesi yüzyıllar içinde oluşmuş bir sistemin parçası olduğunu ve bu bütünün içinden, geride kalanlara hasar verme riski olmaksızın bir tek öğeyi dahi ortadan kaldıramayacağımızı öğretir. Başka bir ders veremeyecek olsa bile, tek başına bu ders, antropolojinin beşeri bilimler ve toplum bilimleri içinde gitgide önem kazanan yerini gerekçelendirmeye yeter de artar.”