Saturday, November 13, 2021

Korkuyu Beklerken

 


Düzyazı-anlatı, Oğuz Atay’ın, kendini dile getirirken en çok el attığı edebiyat türüdür. Bu türün sınırları içinde ise roman dışında kullandığı diğer bir dal da öyküdür. 1972 eylülünde ikinci romanı “ Tehlikeli Oyunlar ”ı yazarken, “ Yeni Dergi ”de daha sonra “ Beyaz Mantolu Adam ” adını alacak olan ilk öyküsü yayımlanır: “ Mantolu Adam ”. Onu aynı yılın kasım ayında yine aynı dergide yayımlanan “ Unutulan ” isimli öykü izler. Uzun bir öykü olan “ Korkuyu Beklerken ” de aynı dönemin ürünüdür. 30.9.1972 tarihli röportajda bu uzun öyküyle ilgili olarak şöyle diyordur: “ Bugünlerde hikâye yazıyorum. Kısa yazmaktan başka bir meselem yok; çünkü 60 sayfalık bir hikâye yazdım. Bastırmak güç oluyor dergilerde. ” Bu uzun öyküye 1973 yılı “ Sinan Yıllığı ”nda yer bulur Atay.

Atay’ın bu ilk üç öyküsü kendi aralarında bütünlük gösterirler; üçü de Atay’ın yazarlık döneminin ilk evresinin özelliklerini taşırlar; “ Tutunamayanlar ” ve “ Tehlikeli Oyunlar ”a özgü poetikayı öykü düzleminde sürdürürler. Bu öykülerin en önemli ortak özelliklerinin başında, tümünün dokusuna yoğun biçimde sinmiş olan ‘ kafkaesk ’ öge gelir. Birçok dilde gün delik kullanım dağarcığına girmiş olan kafkaesk sözcüğü, ‘ korku/güvensizlik/yabancılaşma/umarsızlık/umutsuzluk/yalnızlık/anlamsızlık/iletişimsizlik/terör/dehşet/suç/ceza/yargı’ gibi anlamların bir bileşkesidir; Kafka’nın kurmaca dünyasındaki imgelerden beslenir. Atay’ın ilk öykülerini, 20. yüzyılın bu en sıradışı anlatı ustasının güçlü etkisi altında oluşturduğu su götürmez. 20. yüzyıl modernizminin açtığı yolda ilerleyen yazarlar arasında Kafka’nın etki alanına girmemiş olanı yok gibidir. Atay da “ Tutunamayanlar ” yayımlandığında kendisiyle yapılan söyleşilerde, sevdiği yazarların başında Kafka ve Dostoyevski’nin adlarını sayıyordur art arda. “Tutunamayanlar ” romanında da, özellikle Selim’i ölüme götüren bunalımlı bölümlere sık fırça darbeleriyle kafkaesk bir koyuluk atmıştır Atay. Kimi yerde Selim’e doğrudan Kafka’nın adını andırır; “ [b]ugün Kafka’yı okumaya çalıştım. Olmadı. Birden göğsümde bir tıkanma hissettim, ” (T.547) diyordur Selim. Onun trajik sonuna, Kafka okumaları ile ilgili bir çağrışım ağı eşlik eder: “ İnsan Kafka’yı okuyamazsa...bitiktir işi. ” (T.549)

**

Atay’ın bu ilk üç öyküsü kendi aralarında bütünlük gösterirler; üçü de Atay’ın yazarlık döneminin ilk evresinin özelliklerini taşırlar; “ Tutunamayanlar ” ve “ Tehlikeli Oyunlar ”a özgü poetikayı öykü düzleminde sürdürürler. Bu öykülerin en önemli ortak özelliklerinin başında, tümünün dokusuna yoğun biçimde sinmiş olan ‘ kafkaesk ’ öge gelir. Birçok dilde gün delik kullanım dağarcığına girmiş olan kafkaesk sözcüğü, ‘ korku/güvensizlik/yabancılaşma/umarsızlık/umutsuzluk/yalnızlık/anlamsızlık/iletişimsizlik/terör/dehşet/suç/ceza/yargı’ gibi anlamların bir bileşkesidir; Kafka’nın kurmaca dünyasındaki imgelerden beslenir. Atay’ın ilk öykülerini, 20. yüzyılın bu en sıradışı anlatı ustasının güçlü etkisi altında oluşturduğu su götürmez. 20. yüzyıl modernizminin açtığı yolda ilerleyen yazarlar arasında Kafka’nın etki alanına girmemiş olanı yok gibidir. Atay da “ Tutunamayanlar ” yayımlandığında kendisiyle yapılan söyleşilerde, sevdiği yazarların başında Kafka ve Dostoyevski’nin adlarını sayıyordur art arda. “Tutunamayanlar ” romanında da, özellikle Selim’i ölüme götüren bunalımlı bölümlere sık fırça darbeleriyle kafkaesk bir koyuluk atmıştır Atay. Kimi yerde Selim’e doğrudan Kafka’nın adını andırır; “ [b]ugün Kafka’yı okumaya çalıştım. Olmadı. Birden göğsümde bir tıkanma hissettim, ” (T.547) diyordur Selim. Onun trajik sonuna, Kafka okumaları ile ilgili bir çağrışım ağı eşlik eder: “ İnsan Kafka’yı okuyamazsa...bitiktir işi. ” (T.549) Bunalım tırmanmaya başladığında ise, küvetin içinde gördüğü “ dev bir hamamböceği ”nden söz ediyordur Selim, Kafka’nın “ Değişim ” öyküsünü anarak (T.555).

Atay’ın ilk üç öyküsündeki kafkaesk tonlama, yalnızlık/yabancılaşma/ iletişimsizlik ekseninde üreyen bir anlam ağıyla kısıtlı değildir. Bu öyküler, kurgu/yapı düzleminde de Kafka izleri taşırlar; Ferit Edgü’nün Kafka/Beckett tonlamalı öyküleriyle birlikte Türk öykücülüğündeki ilk Franz Kafka etkisinin örnekleridir. Bu üç öykünün kurgu/yapı düzlemindeki ortak özelliği; metinlerin, Kafka kurmacasında ilk örneklerine rast ladığımız, modernizmin soyut imge örgüsüyle dokunmuş olmalarıdır. Kafka’nın metinlerinin odağındaki bu yeni metaforik öge imge, geleneksel edebiyatın alegorisine de simgesine de benzemeyen bir oluşumdur. Ne “ Şato ” romanındaki ‘ şato ’yu, ne “ Dava ” romanındaki ‘ mahkeme ’yi ne de “ Değişim ” anlatısındaki ‘ böcek ’i geleneksel tanımlar içinde çözümlemek mümkündür. Çokkatmanlı yeni metinlerin anlam alanını genişleten bir kurgu ögesidir modernist imge; onu tek bir anlama çevirerek dizginlemek olanaksızdır. Her anlamlandırma/yorumlama girişimi onun yalnızca bir bölümüne yönelir, hiçbir zaman tüm varlığını kapsamına almaz: o kendine özgü bir varlıktır, dış dünya gerçeğinden tümüyle bağımsızdır. Yalnızca estetik düzlemde soluk alan bu oluşumlar modernist anlatının da mitleridir.

Atay’ın ilk üç öyküsünün odağında da ‘ kafkaesk alegori ’ ya da ‘ modernist imge ’ diye adlandırabileceğimiz türden estetik oluşumlar bulunur. İlk yayımlanan öyküsü “ Beyaz Mantolu Adam ”da tüm öykü ögeleri, böyle bir imgeyi oluşturmak için seferber edilmiş gibidir. Kloş etekli beyaz ve uzun bir kadın mantosunun içinde dolaşan, hiç konuşmayan, ayrıksı görünümlü grotesk adam ile, karşısında tek bir organizmaymışçasına devinerek onu kullanan farklı bir evrenin insanları, Atay’ın metninde oluşturmaya çalıştığı bu odak imgenin iki ana yapıtaşıdır. Ancak, Atay’ın yarattığı bu grotesk imge, Kafka’nın kimi metinlerinde gördüğümüz, anlamdan iyice soyutlanarak bağımsızlaşan imgesinden farklıdır; anlamlandırılmaya daha yatkın olan alegoriye göz kırpar. “Beyaz Mantolu Adam ” öyküsü ve onun grotesk ana figürü, daha çok ‘ birey-insanın topluma yabancılaşma ’sını alegorize eder: Bu öykünün, çoğul anlamlara çağrı çıkaran bir yapısı yoktur; imlediği başlıca anlam budur. Atay, iki romanının da ana motiflerinden biri olan ‘ yabancılaşma ’yı, bu öyküsünde tek başına imge düzlemine taşır.