Yanıt verilmesi gereken temel soru şudur: Niçin Avrupalılar Amerika'ya kadar gidip yerli Amerikalıların topraklarını istila ettiler de bunun tersi olmadı? Bir karşılaştırma yaparak başlayacağız, Kolomb'un Amerika'yı "keşfettiği" yıl olan MS 1492 'yi esas alarak Avrasya ve yerli Amerikan toplumlarını karşılaştıracağız.
Karşılaştırmamızın çıkış noktası da yiyecek üretimi olacak, çünkü yiyecek üretimi yerel nüfus yoğunluklarını ve toplumların karmaşıklığını belirleyen en önemli nedendir -bu yüzden de istilanın gerisinde yatan nedenlerin en gerisinde bulunmaktadır. Avrasya'daki ve Amerika' daki yiyecek üretimleri arasındaki en açık fark büyük evcil memeli hayvanlarla ilgilidir. IX. Bölüm 'de Avrasya'daki 13 türü görmüştük, bunlar Avrasya'da başlıca hayvansal protein (et ve süt), yün, deri kaynağı; insan ve eşya taşımacılığında başlıca kara taşıtı; savaşlarda vazgeçilmez bir araç; (saban sürerek ve gübre sağlayarak) yiyecek üretimini artırmanın yolu haline gelmişti. Ortaçağlarda Avrasya'nın memeli hayvanlarının yerini sudolapları, yel değirmenleri almaya başlayıncaya kadar insan kas gücü ötesinde basilica "sanayi" gücü kaynağıydılar -örneğin, değirmen taşlarını döndürmekte, su kaldıraçlarını çalıştırmakta. Oysa Amerika kıtalarında büyük evcil memeli hayvan olarak tek bir tür vardı, lamalalpaka denen bu hayvanlar Andlar'da ve Andlar'ın hemen yanı başındaki Peru kıyılarında küçük bir bölgede bulunuyordu. Etinden, yününden, derisinden yararlanılıyordu, eşya taşımacılığında kullanılıyordu, ama bunlar insanların tüketeceği cinsten süt vermiyordu, sırtlarında insan taşımıyordu, araba ya da saban çekmiyordu, güç kaynağı ya da savaş taşıtı olarak asla kullanılmıyordu .
Bu Avrasya ile yerli Amerikan toplumları arasında -son Pleyistosen Bölüm 'de Kuzey ve Güney Amerika'da bu zamandan önce var olan büyük memeli yaban hayvan türlerinin çoğunun büyük oranda yok olmasından (belki de yok edilmesinden ? ) kaynaklanan- büyük bir farklar toplamı demekti. Bu hayvanlar yok olmasaydı çağdaş tarihimiz başka türlü gelişebilirdi. Cortes ile onun yanındaki serüvenciler 1519'da Meksika kıyılarına ayak bastıkları zaman onları evcilleştirilmiş yerli Amerikan atlarına binmiş binlerce Aztek süvarisi denize dökebilirdi. Aztekler çiçek hastalığından öleceğine hastalığa dirençli Azteklerin bulaştırdıkları Amerikan mikroplarıyla İspanyolların kökü kazınabilirdi. Hayvan gücü temeline dayanan Amerikan uygarlığı kendi fatihlerini Avrupa'yı talan etmeye gönderebilirdi. Ama binlerce yıl önce memelilerin yok olmasıyla, bu olabilecek olan şeylerin önü kesilmişti.
Bu yok olma sürecinden sonra Avrupa, Amerika kıtalarına göre evcilleştirilmeye elverişli çok daha fazla sayıda hayvan barındırır duruma geldi. Evcilleştirilme adaylarından çoğu yarım düzine nedenden biri yüzünden elendi. Bundan dolayı sonuçta Avrupa'nın 13 tür büyük memeli evcil hayvanı oldu, Amerika kıtalarınınsa çok yerel tek bir tür. Her iki yarı kürede evcilleştirilmiş kuş ve küçük memeli türler de vardı -Amerika kıtalarında çok yerel olarak hindi, kobay, berberistan ördeği, daha yaygın olarak köpek; Avrasya'da tavuk, kaz, ördek, kedi, köpek, tavşan, balarısı, ipekböceği, bazı başka şeyler. Ama büyük evcil memelilerle karşılaştırıldığında bu küçük hayvanların önemi solda sıfırdı.
***
Amerika kıtalarının yerli Amerikan tarımına olanak tanıdığı bu bölgelerde Avrasya tarımıyla karşılaştırıldığında beş büyük sakınca söz konusuydu : Avrupa'nın protein bakımından zengin çeşitli tahıllarının yerine protein bakımından yoksul mısıra büyük oranda bel bağlamak; serpme ekim yapmak yerine tohumları elle tek tek ekmek; bir kişinin çok daha geniş bir araziyi, aynı zamanda (Kuzey Amerika'nın Great Plains bölgesinde olduğu gibi) elle işlemesi zor olan bazı verimli fakat sert toprakları işlemesini sağlayan hayvanlarla saban sürmek yerine toprağı elle işlemek; toprağın verimini artıracak hayvan gübresinden yoksun kalmak; ürün kaldırma, öğütme, sulama gibi tarım işlerinde hayvan gücü yerine yalnızca insan gücüne dayanmak. Bu farklar 1492 'de Avrasya tarımının, yerli Amerikan tarımına gore ortalama olarak kişi-saat başına daha fazla kalori ve protein elde ettiğini gösteriyor.
Yiyecek üretimindeki bu tür farklar Avrasya ile yerli Amerikan toplumları arasındaki eşitsizliklerin en gerisinde yatan nedeni oluşturuyordu . Bunun sonucunda fethin gerisindeki en yakın nedenler arasında en önemlileri mikroplar, teknoloji, siyasal örgütlenme ve yazı konusundaki farklardı. Kuşkusuz bunların arasında yiyecek üretimiyle en dolaysız ilişkisi olan mikroplardı. Kalabalık Avrasya toplumlarını düzenli olarak ziyaret eden ve sonuçta pek çok Avrupalının bağışıklık ya da genetik direnç kazandığı salgın hastalıklar arasında tarihin en öldürücü hastalıkları vardı: Çiçek, kızamık, grip, veba, verem, tifüs, kolera, sıtma, vb. Bu ürkütücü listeye karşılık kesin olarak Kolomb öncesi yerli Amerikan topluıniarına mal edilebilecek tek bulaşıcı kalabalık hastalığı frengisiz treponema'dır.
Kıtalar arasında zararlı mikroplar bakımından ortaya çıkan bu fark, garip kaçacak ama yararlı hayvan varlığı konusundaki farklardan doğdu. Kalabalık insan toplumlarında görülen bulaşıcı hastalıkların nedeni olan mikropların çoğu, yiyecek üreticilerinin yaklaşık 10.000 yıl önce her gün yakın ilişki kurmayabaşladığı evcil hayvanlarda bulaşıcı hastalıklara yol açmış olan mikropların evrimleşmesi sonucunda türedi.
Avrasya'da pek çok evcil hayvan türü vardı, bu yüzden de bu tür pek çok mikrop gelişmişti, oysa Amerika kıtalarında bunların ikisi de azdı. Yerli Amerikan toplumlarında bu kadar az sayıda ölümcül mikrop geliştirilmiş olmasının başka nedenleri de vardı: Salgın hastalıklar için eşi bulunmaz bir üreme alanı oluşturan köyler Avrasya'ya göre Amerika kıtalarında binlerce yıl sonra ortaya çıkmıştı; Yeni Dünya'da şehirli toplumları barındıran üç bölgeyi (Andlar, Mezoamerika, Amerika Birleşik Devletleri'nin güneydoğusu) birleştiren, Asya'dan Avrupa'ya vebanın, gribin, belki de çiçeğin gelmesine yol açmış olan ticaret ölçeğinde hızlı ve büyük hacimli bir ticaret asla olmamıştı. Sonuçta Amerika'nın tropic bölgelerinde Avrupalıların sömürge kurmalarını önleyen, Panama Kanalı 'nın açılmasını geciktiren en önemli engel olan bulaşıcı hastalıklar, yani sıtma ve sarıhumma, hiç de Amerikan hastalıkları değildi, Amerika'ya Avrupalıların getirdiği, Eski Dünya'nın tropik mikroplarının yol açtığı hastalıklardı. Avrupa'nın Amerika kıtalarını istilasının gerisinde yatan ve mikroplardan aşağı kalmayan yakın nedenler arasında teknolojideki farklılıklar vardı. Bu farklılıklar da son çözümlemede Avrasya'nın yiyecek üretimine dayalı, kalabalık nüfuslu, ekonomik anlamda uzmanlaşmış, siyasal anlamda merkezileşmiş, karşılıklı etkileşim ve yarışma içindeki toplumlarının çok daha uzun bir geçmişlerinin olmasından kaynaklanmaktadır.
Teknolojide beş alan belirlenebilir: Birincisi, bütün karmaşık Avrasya toplumlarında 1492 yılına gelindiğinde aletler metalden -bakır, daha sonra bronz, son olarak da demirden- yapılıyordu . Oysa Andlar'da ve Amerika kıtalarının başka yerlerinde süs olarak bakır, gümüş, altın ve alaşımlar kullanılmasına karşın, bakır aletlerin çok sınırlı ve yerel olarak kullanıldığı bütün yerli Amerikan toplumlarında aletler hala, başlıca malzeme olan taş, tahta ve kemikten yapılıyordu. İkincisi, askeri teknoloji Avrasya'da Amerika kıtalarındakine göre çok daha güçlüydü. Avrupa silahları çelik kılıçlar, mızraklar ve kamalardan oluşuyordu; bunlara bir de küçük ateşli silahlar ile ağır toplar ekleniyor, som çelikten yapılmış ya da zincirden örülmüş vücuda giyilen zırhlar, miğferler yapılıyordu. Amerikan yerlileriyse çelik yerine taştan ya da tahtadan (Andlar'da bazen bakırdan) yapılmış sopalar, baltalar, sapanlar, ok ve yaylar, yün ya da pamuklu yorgan gibi zırhlar, yani çok daha etkisiz bir koruma sağlayan etkisiz silahlar kullanıyorlardı. Üstelik Amerikan yerlilerinin ordularında atlara karşı koyabilecek hiçbir hayvan yoktu; hızlı ulaşım ve saldırılar için çok önemli olan atlar, bazı yerli Amerikan toplumları bu atlara sahip oluncaya kadar Avrupalılara ezici bir üstünlük sağlamıştı. Üçüncüsü, Avrasyalılar makineleri işletecek gücü sağlayan kaynaklar bakımından büyük bir üstünlüğe sahiptiler. İnsanın kas gücüne karşılık hayvanları -sığırları, atları, eşekleri- saban sürmede, buğday öğütrnek için değirmen taşlarını döndürmede, su çıkarmada, tarlaları sulamakta ya da tarlaların sularını boşaltmakta kullanmaya başlayarak ilk adımı atmışlardı. Sudolapları Romalılar zamanında ortaya çıkmış, daha sonra gelgit değirmenleri, yel değirmenleriyle birlikte ortaçağda iyice yayılmıştı . Su ve rüzgar gücünü işe koşan bu makineler dişli çark sistemiyle birlikte yalnızca buğday öğütmekte, su çıkarmakta kullanılmadı, şeker ezmek, maden eritme ocağı körüklerini çalıştırmak, madenieri toz haline getirmek, kağıt yapmak,
taşları cilalamak, zeytinyağı çıkarmak, tuz üretmek, kumaş dokumak, odun kesrnek gibi pek çok üretim amacına hizmet edecek şekilde kullanıldı. Sanayi Devrimi'ni rasgele bir
şekilde 18. yüzyıl İngilteresinde buhar gücünün kullanılmasıyla başlatmak adettendir, ama aslında su ve rüzgar gücüne dayalı bir sanayi devrimi ortaçağda Avrupa'nın pek çok bölgesinde zaten başlamıştı. Avrasya'da 1492 'de hayvan, su, rüzgar gücünün uygulandığı bütün işler Amerika kıtalarında hala kol gücüyle yapılıyordu.
***
Avrasya ve yerli Amerikan toplumları teknoloji ve mikroplar açısından olduğu kadar siyasal örgütlenme bakımından da farklıydı. Ortaçağ ya da Rönesans çağı sonlarında Avrasya çoğunlukla örgütlü devletlerle yönetiliyordu. Bunların arasında Habsburg, Osmanlı, Çin devletleri, Hindistan'daki Moğol devleti ve 13 . yüzyılda zirvesine ulaşmış olan Moğol devleti, başka devletlerin ele geçirilmesiyle oluşan büyük ve çokdilli birer alaşım olarak başlamıştı. Bu yüzden onlardan genellikle imparatorluk olarak söz edilir. Pek çok Avrasya devletinin ya da imparatorluğunun devleti bir arada tutmaya yarayan resmi bir dini vardı, siyasal önderler bu dinin kanatları altında yasallık kazanıyor, başka halkiara karşı savaşmak için haklı gerekçeler bulabiliyorlardı. Avrasya'daki kabile ve oba toplumları daha çok kuzey kutup ren geyiği sığırtmaçlarıyla, Sibirya avcı/yiyecek toplayıcılarıyla, Hindistan'daki ve tropik Güneydoğu Asya'daki avcı/yiyecek toplayıcılarıyla sınırlıydı.
Amerika'da iki imparatorluk vardı, Aztek ve İnka imparatorlukları, bunlar büyüklükleri, nüfusları, çokdillilikleri, resmi dinleri, küçük devletlerin ele geçirilmesiyle kurulmuş olmaları bakımından Avrasya'daki imparatorluklara benziyorlardı. Amerika kıtalarında kamu işleri ya da savaşlar için, pek çok Avrasya devleti ölçeğinde kaynaklarını harekete geçirebilecek olan yalnızca bu iki siyasal birim vardı, ama yedi Avrupa devleti (İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa, Hollanda, İsveç, Danimarka) 1492 ile 1 666 arasında Amerikan kolonilerini ele geçirecek kaynaklara sahipti. Amerika kıtalarında tropik Güney Amerika' da, Aztek yönetimi dışında kalan Mezoamerika' da, Amerika Birleşik Devletleri'nin güneydoğusunda pek çok (bazıları gerçekte küçük devletler olan) şeflikler de vardı. Amerika kıtalarının bunların dışında kalan bölümü kabile ya da oba düzeyinde örgütlenmişti.
Tartışılması gereken yakın nedenlerden sonuncusu yazıdır. Avrasya devletlerinin çoğunda okuryazar bir bürokrasi vardı, bazılarında ise bürokratlar dışında kalan halkın önemli bir bölümü de okuma yazma biliyordu. Yazı Avrupa toplumlarına güç katmış, siyasal yönetimi ve ekonomik değiş tokuşu kolaylaştırmış, keşif ve istilaları başlatıp yönlendirmiş, uzak yerlere ve uzak geçmişe dayanan bilgi ve deneyim alanını yakma getirmişti. Oysa Amerika kıtalarında yazı Mezoamerika'nın küçük bir bölgesinde seçkinler tarafından kullanılıyordu. İnka İmparatorluğu'nda bir hesaplama sistemi ile (quipu adı verilen) düğüm esasına dayanan bir bellek aleti vardı ama yazıya ayrıntılı bilginin aktarım aracı olarak yaklaşılmamıştı. Dolayısıyla, Kolomb zamanında Avrasya toplumları yiyecek üretimi, mikroplar, (silahlar da içinde olmak üzere) teknoloji, siyasal örgütlenme ve yazı bakımından yerli Amerikan topluıniarına göre çok üstündü. Kolomb sonrası meydana gelen çatışmanın sonucunu belirleyen nedenler işte bunlardı. Ama 1492 'deki farklar, Amerika kıtalarında 13. 000 yıl geriye uzanan, Avrasya' da ysa bundan daha uzun bir süredir izlenen tarihsel yörüngelerin ancak tek bir resminde yer alan farklardır.