Peki Çin niçin kaybetti? Onun geri kalması öncelikle şaşırtıcıdır çünkü Çin tartışmasız üstünlüklere sahipti: Yiyecek üretimi neredeyse Bereketli Hilal'deki kadar erken bir tarihte başlamıştı; Kuzey Çin 'den Güney Çin'e, kıyılardan Tibet platosunun yüksek dağlarına kadar çeşitlilik gösteren çevre koşulları çeşitli tarım bitkisi ve hayvan takımlarının yetişmesine, çeşitli teknolojilerin ortaya çıkmasına izin veriyordu; dünyada en kalabalık bölgesel nüfusu besleyen geniş ve verimli topraklara sahipti; Bereketli Hilal'inkinden daha az kurak ya da ekolojik olarak daha az kırılgan çevre koşullarına sahipti, neredeyse 10.000 yıl sonra Çin, çevre koşullarıyla ilgili sorunları artmasına ve Batı Avrupa'nınkilerden daha ciddi olmasına karşın hala verimli ve yoğun tarıma elverişliydi. Bu üstünlüklerin yanı sıra yarışa önde başlamış olmak ortaçağ Çin'in dünya teknolojisinde başı çekmesini sağladı. Belli başlı teknolojik ilkierin uzun listesinde dökme demir var, pusula, barut, kağıt, matbaa var, daha önce sözü edilmiş daha pek çok başka şey var. Siyasal güç, denizcilik, denizlerin denetimi bakımından da dünyada en öndeydi. Kolomb'un üç çelimsiz gemisi dar Atlas Okyanusu'nu aşıp Amerika'nın doğu kıyısına ulaşmadan yıllar önce, 15 . yüzyıl başlarında Çin, Hint Okyanusu'nun ta öteki ucundaki Amerika'nın doğu kıyılarına, her biri 120 metre uzunluğunda yüzlerce gemiden oluşan, toplam 28.000 tayfası olan donanmalar göndermişti. Niçin Vasco da Gama'nın üç çelimsiz gemisi Afrika'nın en güneyindeki Ümit Burnu'ndan dolaşıp doğuya giderek Avrupa'nın Doğu Asya sömürgeciliğini başlatmadan önce Çin gemileri Amerika'nın en güney ucundan geçerek batıya gidip Avrupa'yı sömürgeleri haline getirmediler? Çin gemileri niçin Büyük Okyanus'u geçip Amerika'nın batı kıyılarını Çin sömürgesi haline getirmedi? Kısacası niçin Çin teknolojik üstünlüğünü daha önce o kadar geri olan Avrupa'ya kaptırdı?
Çin donanmalarının sonu bize bu konuda ipucu veriyor. Bu donanmaların yedi tanesi MS 1405 ile 1433 arasında Çin 'den yelken açmıştı. Daha sonra dünyanın her yerinde olabilecek tipik bir yerel siyaset sapması yüzünden, Çin sarayında iki hizip (hadımlarla karşıtları) arasındaki kavga sonucu bu donanmaların gönderilmesine son verildi. Donanmaları gönderenler ve onlara kaptanlık edenler birinci hiziptendi. Bu yüzden iktidar savaşını ikinci hizip kazandığı zaman donanma göndermeyi bıraktı; sonunda tersaneleri kapattılar, okyanus aşırı gemiciliği yasakladılar. Bu olay insana 1880'lerde Londra'da sokakların elektrikle aydınlatılmasını engelleyen yasayı, I. ve I l . Dünya Savaşları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nin yalnızlaşmasını, pek çok ülkede atılan, hepsi yerel siyasal sorunlardan kaynaklanan pek çok geri adımı hatırlatıyor. Ama Çin'in farklı bir yanı vardı, çünkü bütün o bölgede siyasal birliğini kurmuş bir ülkeydi. Tek bir geçici karar geriye dönüşü olmayan sonuçlar doğurmuştu çünkü o geçici kararın saçmalığını kanıtlayacak, yeniden başka tersanelerin kurulmasına odaklık edecek hiçbir tersane kalmamıştı.
Şimdi siyasal olarak parçalanmış bir Avrupa'nın limanlarından keşif gemileri yelken açmaya başladığında olan olayları Çin'deki bu olaylarla karşılaştıralım. İtalya doğumlu Kristof Kolomb önce Fransa'da Anjou Dükü'nün hizmetindeydi, daha sonra Portekiz kralının hizmetine girdi. Dük, Kolomb'un batıyı keşfetmek için istediği gemileri vermeyi kabul etmeyince Kolomb Medina-Sedonia düküne başvurdu, o da kabul etmeyince Medina-Celi kontuna gitti, o da reddedince İspanya kral ve kraliçesine başvurdu; Kolomb'un ilk başvurusunu geri çeviren kral ve kraliçe ikinci başvurusunu kabul ettiler. Avrupa ilk üç hükümdardan birinin buyruğu altında birleşmiş olsaydı Amerika
kıtalarını sömürgeleştirememiş olabilirdi.
Aslında Avrupa bölünmüş olduğu için, işte kesinlikle bu nedenden dolayı Kolomb Avrupa'daki yüzlerce prensten birini kendisini desteklemeye razı etmeyi beşinci denemesinde başarabild. İspanya Amerika kıtalarında Avrupa sömürgeleri kurmaya başlayınca öteki Avrupa devletleri İspanya'ya akan serveti gördüler ve altı tanesi daha Amerika'da sömürge kurma girişimine katıldı. Avrupa' da elektrikle aydınlanma, top, matbaa, küçük ateşli silahlar, sayısız başka yenilik konusunda da hep böyle oldu: Her biri önce ilgisizlikle karşılandı ya da özel nedenler yüzünden Avrupa'nın bir yerinde ona karşı çıkıldı ama bir yerdebenimsendikten sonra Avrupa'nın geri kalan yerlerine yayıldı. Avrupa'nın birleşmemiş olmasının sonuçları Çin'in birleşmişliğinin sonuçlarıyla tam bir karşıtlık oluşturuyor. Çin sarayı zaman zaman okyanus aşırı gemiciliğin yanı sıra başka işleri de durdurma kararları aldı: Suyla işleyen ileri teknoloji ürünü bir iplik eğirme makinesi geliştirmeyi bıraktı, 14. yüzyılda bir sanayi devriminin eşiğinden döndü, saat yapımında bütün dünyaya öncülük ettikten sonra mekanik saatleri bıraktı ya da fiilen yok etti, 15. yüzyıl sonlarından itibaren mekanik aletlerden ve genel olarak teknolojiden geri adım attı. Birlik kurmuş olmanın ilerisi için bu zararlı etkileri günümüz Çin'inde de, özellikle 1960'ların, 1970'lerin Kültür Devrimi çılgınlığı sırasında yeniden alevlendi, bir ya da birkaç önderin aldığı bir kararla bütün ülkenin okulları beş yıl kapalı kaldı. Çin 'de sık sık kurulan birliklerin ve Avrupa'nın sürekli bölünmüşlüğünün uzun bir tarihi var. Bugünkü Çin 'in en verimli bölgeleri ilk kez MÖ 221 yılında birlik kurmuşlardı ve o zamandan beri çoğunlukla birliklerini korudular. Okuryazarlık başladığı günden beri Çin'in tek bir yazı sistemi oldu, uzun süredir tek bir egemen dili ve iki bin yıldır dayanıklı bir kültür birliği var. Oysa Avrupa'nın siyasal birlik kurmakla uzaktan yakından bir ilgisi olmadı: 14. yüzyılda hala 1000 tane bağımsız devletçik vardı, MS 1500 'de 500 devletçiğe bölünmüş haldeydi, 1980'lerde devletlerin sayısı 25'e indi, şimdi şu anda ben bunları yazarken devletlerin sayısı aşağı yukarı 40'ı buluyor. Avrupa'da hala 45 dil konuşuluyor, her birinin kendine göre değişiklik geçirmiş alfabesi var, kültür farklılıklarıysa daha da fazla. Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) aracılığıyla bir Avrupa birliği oluşturmak konusundaki ılımlı girişimleri bile geri püskürtecek anlaşmazlıkların bugün de sürmesi, Avrupa'da kök salmış olan bölünmüşlüğe bağlılığın bir belirtisi olsa gerekir.