Saturday, September 26, 2015

Bir Matematikçinin Savunması – G. H. Hardy



Zihni çok parlak ve yoğundu; öyle ki, diğer beyinler onunkinin yanında biraz bulanık, biraz sıradan ve karışık gibi kalırdı. Einstein ve Rutherford gibi büyük bir dahi değildi. Deha diye bir şey varsa, kendisinin kesinlikle bir dahi olmadığını her zamanki açık sözlülüğü ile belirtildi. Kendisinin, en iyi olasılıkla, kısa bir süre için dünyanın beşinci en iyi pür-matematikçisi olduğunu söylerdi. Kişiliği de beyni gibi güzel ve duru olduğundan, çalışma arkadaşı ve dostu Littlewood'un kendisinden bariz ölçüde daha güçlü bir matematikçi olduğuna, protejesi Ramanujan'ın da gerçekten (aynı kapsam ve etkinlikte değilse de) en büyük matematikçilerinki gibi doğal bir dehaya sahip olduğuna her zaman dikkat çekerdi.

Bu matematikçiler hakkındaki sözleri, bazen insanlara, onun kendisini yeterince değerlendirmediğini düşündürürdü. Gerçekten de, kıskançlıktan olabildiğince uzak, asil bir ruhu vardı. Ancak onun yargılarını kabul etmemek, sanırım niteliklerini de anlamamış olmak demektir. Ben, onun Bir Matematikçinin Savunmasındaki kendi sözlerine inanmayı yeğlerim. Öylesine gurur dolu, ve bir yandan da öylesine alçakgönüllüdür ki bu sözler: "Karamsarlığa kapıldığım, ya da kendini beğenmiş, sıkıcı insanları dinlemek zorunda kaldığım zamanlar hala kendime şöyle söylerim: 'Ben de sizlerin hiç bir zaman başaramayacağınız bir şey yaptım. Littlewood ve Ramanujan ile hemen hemen eşit koşullarda ve birlikte çalıştım. "


Her neyse, onun sıralamadaki kesin yerinin saptanmasını matematik tarihçilerine bırakmak gerekir (ancak, en iyi çalışmalarının çoğu başkaları ile işbirliği içinde yapıldığından, bu da hemen hemen olanaksızdır). Ama onu Einstein, Rutherford ya da herhangi başka bir büyük dâhiden üstün kılan bir-şeye sahipti: küçük, büyük, herhangi bir zihinsel uğraşıyı, isterse sadece bir oyun olsun, bir sanat eserine dönüştürme yeteneği. Kanımca, ona hemen hiç farkında olmadan böyle  bir zihinsel haz veren de, her şeyden çok bu meziyeti idi. Bir Matematikçinin Savunması ilk basıldığı zaman Graham Green, bir eleştiri yazısında, bu kitabın yaratıcı sanatçı olmanın anlamını, Henry James'in not defterlerinin yanısıra en iyi anlatan kitap olduğunu dile getirmiştir. Hardy'nin, çevresindeki herkes üzerindeki etkisini düşündükçe, sırrın burada yattığına inanıyorum.

**
Çocukluğunun büyük bölümü, Einstein'in tersine, geleceğin bir matematikçisinin tipik özelliklerini taşıyordu. Daha konuşmaya başladığı sıralarda, hatta ondan da önceleri, müthiş bir zekâ derecesi sergiliyordu. îki yaşına geldiğinde milyonlu sayıları yazabiliyordu (bu, matematik yeteneğinin genel bir belirtisidir). Kiliseye götürüldüğünde ilâhilerin numaralarının çarpanlarını düşünerek eğlenirdi. O zamandan başlayarak hep sayılarla oynadı. Herkesçe bilinen, ama yine de dayanamayıp daha sonra anlatacağım, Ramanujan'ın hasta yatağı başındaki o dokunaklı sahne de bu alışkanlığın sonucu idi. Bu sahne meşhurdur; ancak bu konuya ileride değineceğim.

**
Annesi ve babası onun korkunç zeki olduğunu biliyorlardı ve kendisi de bunun farkındaydı. Her derste sınıfın birincisiydi. Ancak sınıf birincisi olarak ödül almak için bütün okulun önüne çıkması gerekiyordu ve buna tahammülü yoktu. Bir akşam birlikte yemek yerken, sınavlarda bilerek yanlış cevaplar verip bu dayanılmaz işkenceyi önlemeye çalıştığını anlatmıştı. Ancak numara yapma yeteneği o kadar kısıtlıydı ki ödülleri yine de o kazanıyordu.

**
O klasik bir anti-narsist idi. Fotoğrafının çekilmesine tahammül edemezdi. Bildiğim kadarıyla sadece beş fotoğrafı mevcuttur. Odasında ayna, tıraş aynası bile bulundurmazdı. Bir otele gittiğinde ilk işi bütün aynaları havlularla örtmekti.

C. P. Snow