Friday, December 22, 2017

Dini politize etmek, din düşmanlığı kadar zararlı


“Müslümanlığın yüzde 98’i ferdin ve ailenin hayatını, toplumun uyabileceği temel ahlâkî ve manevî değerleri ihtiva eder. Sadece yüzde 2’si devlet işleriyle alâkalıdır. Yüzde 98’i görmezlikten gelerek, buna İslâm demeden, siyasetin ön plânda olduğu bir zamanda, mevcut şartların etkisiyle, biraz da kasıtlı olarak yüzde 2’yi Müslümanlık olarak takdim etmek, hem yanlış, hem de yüzde 98’e karşı saygısızlıktır. Türkiye’de herkes o yüzde 98’i yaşayabilir. Yüzde 2’si idareye bakıyorsa, inanmış idareciler de, bu konuda nasıl davranmak gerekiyorsa öyle davranırlar.

Yüzde 98 ki, bunun içinde Allah’a iman, haşre iman, kitaplara iman, peygamberlere iman, meleklere iman, gibi iman esasları; namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak, hacca gitmek gibi İslâm’ın şartları sonra bütün ahlâkî kaideler girer ve bu ülkede bunların hepsi yapılıyor. Hatta bunun içinde diğer dinlerle müşterek olduğumuz pek çok mesele de var. Bunları her fert veya aile tek başına yaşayabilir ve buna kimse de bir şey demez. Ama kalan yüzde 2’lik kısım daha çok idareyi alâkadar ediyor. İslâm’ı biraz siyasî bir sistem gibi algılayanlara bakarak, yüzde 98’i bırakıp, yüzde 2’yi İslâm olarak sunmak ve sonra siyasî İslâm’dan bahsetmek, İslâm gerçeğine ters düşüyor.

“Siyasî İslâm tabirini, İslâm’ı biraz millî kurtuluş ve bağımsızlık hareketlerine temel yapmak isteyen ve bu açıdan bir dinden çok, bir ideoloji gibi algılayan müslümanlar da kullanmadı. Bu tabiri, daha çok o müslümanların hareketlerine mutlaka bir isim bulmak isteyen Batı medyası veya daha başka çevreler ortaya attılar. Müslümanlar, meseleyi her şeye rağmen yine din veya Şeriat çerçevesi içinde ele aldılar. Onlar da Şeriat’la sözünü ettiğim yüzde 2’yi kasdediyorlarsa, hata yapıyorlar. Şeriat denince yine aynı yüzde 2’yi anlayanlar da hata ediyorlar.

Oysa şurada konuşurken üslûbumun saygılı olması ve asla incitici, kaba ve kırıcı olmaması da Şeriat’ın bir kuralıdır ve Kur’an’da üzerinde hassasiyetle durulur. İnsanlara saygılı olmak, misafire ikramda bulunmak, o kadar ki, Peygamber Efendimiz’in buyurdukları üzere, bir mü’min kardeşimin yüzüne tebessümle bakmak, hatta bir kuyudan su çekip onu susamış bir insana veya hayvana vermek ya da yardım olarak yanındaki insanın kovasına boşaltmak, yollardan yolculara eza veren şeyleri kaldırmak...

Bütün bunlar Şeriat’ın, Din’in gerekleridir. Bunların bütününü bu ülkede yaşıyoruz. Bunları, bir ibadet neşvesi içinde, Din’in emirlerini yerine getirdiğimiz şuuru ve neşvesi içinde yapıyoruz. Dinin asıl görülmesi ve gösterilmesi gereken yanları bunlardır. Çünkü din, bütünüyle güzellikler mecmuasıdır. Ne ki güzeldir, o dindendir; ne ki çirkindir, dinle alâkası yoktur. Pey­gam­ber Efendimiz, “Ben, güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim” buyurmuştur. Kur’an-ı Kerim’de O’na, ‘Sen çok güzel, çok büyük bir ahlâk üzerindesin. Seni, bütün varlıklar için rahmet olarak gönderdik’ diye hitap edilir. Din bu iken, bazılarının yanlışlarına bakarak ve biraz da kasıtla hep yüzde 2’yi din olarak takdim etmek, dinî politize etmek, bir politik ideoloji olarak görmek demektir ki, bu da, dine karşı en büyük saygısızlıktır. Bu bakımdan, eskiden beri dinin politize edilmesinin karşısında olduk. Dinin politize edilmesini, din düşmanlığı yapmak kadar zararlı gördük.”

Demokrasi Henüz Kemale Ermiş Değildir