Wednesday, December 16, 2015

Amelî İman


Öyleyse o müttakiler,  “Namazlarını tam, dikkatle îfâ ederler.” Zira namaz, gayba imanın nazariyattan çıkıp pratiğe dökülmesi adına en câmi ibadetlerden biridir. Filozof Kant, “Allah nazarî akılla değil, amelî akılla bilinir.” diyerek herhâlde, Allah’ı hakkıyla tanıyabilmek için o imanın gereklerini yerine getirmenin zaruri olduğuna işaret ediyordu. Evet insan, nazarî akılla “inandım” demekle –biz onu mü’min kabul etsek de– kâmil mânâda mü’min sayılmaz. Bu sebeple kişinin hakiki iman sahibi olabilmesi için mutlaka imanını nazarîden pratiğe dönüştürmesi, nazariyi sürekli güçlendirmesi ve aralıksız bir ubûdiyetle onu derinleştirmesi iktiza eder.

İşte bu şekildeki bir donanım ve gayretle iman zamanla o kişinin kalbinde kökleşecek ve –Allah’ın inayetiyle– sarsılmaz bir hâl alacaktır. Ayrıca burada, imanın, amelden başka bir şey olduğunu ve onun amelden bir cüz olmadığını da söylemekte yarar var. Evet, bir şeyi nazarî olarak bilmek ile onu hakkıyla tanıyarak pratik hayata dönüştürmek birbirinden ayrı meselelerdir.