Bir başka açıdan “Elif, Lâm, Mîm”, bir malum-u meçhulü anlatır. İnsan, Kur’ân-ı Kerim’i derinlemesine incelediğinde pek çok hakikate âşina olur. Fakat nasıl ki, çeşitli ilimlerde ihtisas yapanların, bilmedikleri hususlar karşısında, “Biz açtığımız her malum sahanın ötesinde bir meçhulle karşı karşıya kalıyoruz; bildiğimiz şeyler, daima bizim karşımıza bilmediğimiz pek çok yeni şey çıkarıyor.”demeleri gibi, hurûf-u mukattaa ile karşılaşan bir kişi de, Kur’ân-ı Kerim’in içindeki bütün sırları ve hakikatleri öğrense de, hakkıyla onun iç derinliği ve ledünniyatına vâkıf olamayacağını, bildiği şeylerin, bilmediği nice şeyleri gösterdiğini idrâk ederek Kur’ân karşısında her zaman aczini ifade etme durumunda kalacaktır.
**