Eski Bankacılar Lokali, adı üstünde eskiden Bankacılar Lokaliydi, sonra başka yere taşındı bankacılar. Onun yerine Meltem Kafe Bar açıldı ama kimse oraya Meltem Kafe Bar falan demedi, Eski Bankacılar Lokali olarak kaldı adı. İki tarafı vardı lokalin. Ön tarafı sahil yoluna bakıyordu, kıraathaneyi andırıyordu daha çok. Bütün gün bıkıp usanmadan okey oynayan ya da oynayanlara yancılık yapan, iskambil kâğıtlarını hiç kimsenin beklemediği bir anda küt diye masaya vurup ilgi çekmeye çalışan tipler olurdu orada, onlar gene iyi; bir de hiçbir şey yapmayan, ne okey taşı dizen, ne kâğıt oynayan, ne televizyona bakan, ne gazete okuyan, önüne çay konulmazsa istemeyen, bir şey sorulmazsa konuşmayan, saatlerce sigara bile içmeden öyle bomboş oturan tipler olurdu. Onlara baktıkça ben sıkılırdım. Bir yandan da düşünürdüm, ‘Çağlar,’ derdim kendime, ‘bu insanlar acaba nereden alıyorlar bu hiçbir şey yapmadan bekleme kuvvetini,’ derdim, ‘bir dış dünya yokmuş gibi, hiçbir şeye ihtiyaçları yokmuş gibi nasıl yaşıyorlar acaba?’ derdim. Cevap veremezdim sonra kendime, içimi sıkıntılı bir sessizlik kaplardı.
**
Aklınıza çok daha önce gelmesi gereken bir fikir yeni geldiğinde, kendinizi salak gibi hissetmeniz gerekirken dâhi gibi hissedersiniz. Çok enteresan bir psikolojidir bu ama oraya takılmayalım şimdi.