Tuesday, September 13, 2016

Kısır Döngüler ve Oligarşinin Tunç Yasası


Kısır döngülerin ortaya çıkmasına neden olan bir başka mekanizma da, sömürücü kurumların denetimsiz güç ve büyük bir gelir eşitsizliği yaratarak siyaset oyunundaki potansiyel kazançları artırmasıdır. Her kim devletin kontrolünü eline geçirirse bu denetimsiz güçten ve ürettiği zenginlikten çıkar sağladığından, sömürücü kurumlar iktidarı ve beraberinde getirdiği menfaatleri kontrol etmek için çıkan iç çatışmalara teşvik yaratırlar. Bu dinamiği Maya şehir devletlerinde ve Antik Roma’da görmüştük. Bu bilgiler ışığında, pek çok Afrika ülkesinin sömürgeci güçlerden devraldığı sömürücü kurumların iktidar mücadelelerinin ve iç savaşların tohumlarını ekmesi de şaşırtıcı değildir. Bu mücadeleler İngiliz İç Savaşı ve Görkemli Devrim’den çok farklı çatışmalardır. Bunlarda siyasal kurumların değişmesi, yetki kullanımına sınırlama getirilmesi ya da çoğulculuğun sağlanması için değil, iktidarı ele geçirmek ve bir grubu diğerlerinin sırtından zengin etmek için savaş verilmiştir. Sonraki bölümde daha detaylı bir biçimde göreceğimiz gibi bu çatışmalar Angola’da, Burundi’de, Çad’da, Fildişi Sahili’nde, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde, Etiyopya’da, Liberya’da, Mozambik’te, Nijerya’da, Kongo Cumhuriyeti’nde, Ruanda’da, Somali’de, Sudan’da ve Uganda’da ve elbette Sierra Leone’de kanlı iç savaşlara dönüştüler ve hem ekonomik yıkıma hem de eşi görülmemiş ıstıraplara neden oldular. Ve aynı zamanda devletin tümden iflasına.

**
Sierra Leone’de ve Sahra-altı Afrika’nın çoğunda görülen kısır döngü, sömürgeci güçlerin kurup bağımsızlık sonrası liderlerinin devraldığı sömürücü kurumlar biçiminde ortaya çıkıyordu. Orta Amerika’nın çoğu bölgesinde olduğu gibi Guatemala’da da kısır döngünün daha basit, daha yalın bir biçimini görürüz: Ekonomik ve siyasal güce sahip olanlar bu gücü ellerinde tutmak için kurumlar inşa ederler ve bunda da başarılı olurlar. Bu tip kısır döngüler sömürücü kurumların ve aynı elitlerin azgelişmişlikle birlikte kalıcı hale gelmesine yol açar.

**
Oligarşinin tunç yasasının –kısır döngünün bilhassa bu modelinin– özü, radikal değişim vaadiyle eski liderleri deviren yeni liderlerin, eskisinden farklı bir şey getirmemeleriydi. Oligarşinin tunç yasasını anlamak kısır döngünün diğer biçimlerini anlamaktan bir bakıma daha zordur. Birleşik Devletler’in güneyindeki ve Guatemala’daki sömürücü kurumların sürekliliğinin mantığı gayet açıktır. Ekonomi ve siyasete yüzyıllar boyunca aynı gruplar egemen olmuştu. Birleşik Devletler’deki Güneyli plantasyon sahiplerinin İç Savaş sonrasında karşılaştığı gibi meydan okumalarla karşılaştıklarında dahi güçlerini kaybetmediler ve çıkar sağlamayı sürdürecekleri bir dizi benzer sömürücü kurumu yeniden hayata geçirmeyi başardılar. Fakat radikal değişim adına iktidara gelip aynı sistemi yeniden oluşturanları nasıl yorumlayabiliriz? Bu sorunun cevabı bir kez daha kısır döngünün ilk bakışta göründüğünden daha kuvvetli olduğunu gösteriyor.

**
Zengin ülkeler büyük ölçüde son 300 yıl içinde belli bir noktada kapsayıcı kurumlar geliştirmeyi başardıkları için zengindirler. Bu kurumlar bir verimli döngüler süreciyle kalıcı hale geldiler. En başta yalnızca sınırlı ölçüde kapsayıcı (ve bazen kırılgan) olsalar bile, bir olumlu etkileşim süreci yaratarak kapsayıcılıklarını giderek artıran dinamikler oluşturdular. İngiltere 1688’de Görkemli Devrim’in ardından bir demokrasiye dönüşmedi. Bilakis, nüfusun yalnızca küçük bir dilimi resmi temsile sahipti. Fakat asıl önemlisi İngiltere’nin çoğulcu olmasıydı. Çoğulculuk bir kez sağlandığında kurumların zamanla daha kapsayıcı hale gelmesine yönelik bir eğilim oluşmuştu; bu zorlu ve belirsizliklerle dolu bir süreç olsa bile.

Bu bağlamda İngiltere verimli döngüye tipik bir örnekti; kapsayıcı siyasal kurumlar yetki kullanımına ve gaspına kısıtlama getiriyordu. Ayrıca kapsayıcı ekonomik kurumlar oluşturma eğilimindeydiler ki, bu ekonomik kurumlar da karşılığında kapsayıcı siyasal kurumların süreklilik şansını artırıyorlardı.

Kapsayıcı ekonomik kurumların olduğu koşullarda zenginlik, ekonomik gücünü orantısız bir siyasal güç oluşturmak için kullanacak küçük bir grubun elinde toplanmaz. Dahası, kapsayıcı ekonomik kurumlar varken siyasal gücü elde tutmakla sağlanacak menfaatler daha sınırlıdır, böylelikle devletin kontrolünü ele geçirmeye çalışacak gruplar ve hırslı yeni zengin bireyler için daha az teşvik söz konusudur. Etkenlerin bir kritik dönemeçte bir araya gelmesi, mevcut kurumlar arasındaki etkileşim ve kritik dönemecin beraberinde getirdiği fırsatlar ve tehlikeler de dahil olmak üzere, genellikle İngiltere örneğinde olduğu gibi kapsayıcı kurumların ortaya çıkmasına neden olur. Fakat bu kapsayıcı kurumlar bir kez devreye girdiğinde varlıklarını sürdürebilmeleri için aynı etkenlerin yeniden bir araya gelmesine ihtiyaç yoktur. Verimli döngüler de kayda değer ölçüde olumsallığa tabi olsalar da, kurumların sürekliliğini sağlar ve genellikle toplumu daha fazla kapsayıcılığa taşıyacak dinamikleri harekete geçirirler.

Verimli döngüler kapsayıcı kurumların sürekliliğini sağlarken kısır döngüler de sömürücü kurumların sürekliliğini sağlayan büyük kuvvetler yaratırlar. Tarih kader değildir ve 14. bölümde göreceğimiz gibi, kısır döngüler de kırılmaz değildirler. Fakat dayanıklıdırlar. Sömürücü siyasal kurumların sömürücü ekonomik kurumları şekillendirdiği, karşılığında bu sömürücü ekonomik kurumların da sömürücü siyasal kurumların kalıcılığına dayanak oluşturduğu güçlü bir olumsuz etkileşim süreci yaratırlar. Bunu en açık biçimde Guatemala örneğinde gördük; aynı elit önce sömürgecilik döneminde, ardından bağımsız Guatemala’da, dört yüz yıl boyunca iktidarı elinde tutmuştu. Sömürücü kurumlar eliti zenginleştirir, elitin zenginliği de hâkimiyetine dayanak oluşturur.
**
Geriye dönüp bakıldığında, bu tür kısır döngülerin mantığını kavramak kolaydır; sömürücü siyasal kurumlar yetki kullanımına çok az sınırlama getirir, yani aslında kendilerinden önceki diktatörleri devirenlerin yetki kullanımını ve istismarını kısıtlayacak hiçbir kurum yoktur ve sömürücü ekonomik kurumlar yalnızca iktidarı elde tutup diğerlerinin varlıklarına el koyarak ve tekeller kurarak bile büyük kazançlar ve servetler elde edilebileceği anlamına gelir.

Elbette, Oligarşinin Tunç Yasası, fizik yasaları gibi gerçek bir yasa değildir. İngiltere’de Görkemli Devrim ya da Japonya’da Meiji Restorasyonu’nun gösterdiği gibi kaçınılmaz bir rota çizmezler.

**
Kısır döngünün 5. bölümde Maya şehir devletleri tartışmamızda öngördüğümüz daha yıkıcı bir başka yönü vardır. Sömürücü kurumlar toplumda muazzam eşitsizlikler oluşturup gücü elinde tutanlar için büyük zenginlik ve denetimsiz güç sağladığından, devletin ve kurumların hâkimiyetini ele geçirmek isteyenler olacaktır. Dolayısıyla sömürücü kurumlar yalnızca bir sonraki sömürücü rejimin önünü açmakla kalmazlar, aynı zamanda bitmek bilmeyen iç çatışmalara ve iç savaşlara da neden olurlar. Bu iç savaşlar da daha fazla acıya neden oldukları gibi, bu toplumların ulaştığı çok az bir merkezileşmeyi de yok ederler. Ayrıca bu, sıradaki bölümde göreceğimiz gibi, genellikle kanunsuzluğa, devletin acze düşmesine ve siyasal kaosa yol açan bir süreç başlatarak ekonomik refaha dair tüm hayalleri yıkar.